1
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
870
Okunma
bir gün o gün...
dalgaların kıyısında
bir merhamet gibi beyaz elleri ile
uzun kara gecenin saçları
dağılmış
ve hırpalanmış ıhlamur kokusu gibi
derin derin gün batımı
öyle güzel ki gözleri
bir kedinin sanki gülüşleri saklı
kanatları gibi yalnızlığın üç renkte bir katre
sığmıyor görüyorum köpük köpük
nazlı ellerde dikilmiş yeşil oyalı mendil
nazlı nazlı yürüyor bırak uyandırma çakıl taşlarının derinliğini
yapraklar örtüyor bak
ellerinde hep güneşin yanılgıları
ve yüzünde kırmızı elmanın donukluğu
yağmurları dizlerinden düşüyor
bir denizin ela olan yamaçlarına
diri diri düşüyor sesleri yüreğinin uçuşan al yansımalarına
bir sesti ansızın devrilen kölemen
ve buğusunda temmuz sabahının gölgeleri
alın sızı diyordu kafa sesinde yorgun limanları
uçsun istedim yanaklarım şahitti
bir yuvası birde renkleri olsun
bıcır bıcır gökyüzünün parçalı bulutlu zamanlarında
lütfen yavaş yürü kıyılarda
uyandırma denizin çiçeğini
ve öp okşa çakıl taşının yosuna olan aşkını
deri ve gergin rüzgarı da dinle
duyguları alınmamış bir insan gibi
içindeki çocukla konuş o seni anlar
yumuk yumuk elleri
ve tırnaklarına hala beyaz değmemişken
özlüyor hala annesinden kalma o güzel sesleri
yıldızlar bir bir düşer
aynı gülüşlerin denklemi gibi
eteğinde hep mor laleler ve kızıl gül batımları ile
yaslan yüreğinin dik köşelerine
hala özgürsün ve hala yaşamak için devrime
ellerde kına gözlerde gecenin pencere uğultusu
ve yanında direnmek
öyle güzel ki yaşlanmak
ayaklarım denizde gözlerim ise derin yalnızlıkta
tutma çakıl taşlarını
bırak uyusun deniz
mavi çocuklar gibi güzel uykusu...
5.0
100% (6)