18
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1884
Okunma
İstanbul
Takılıyor aklımın uçlarına
Kaç aksi seda varsa
Sahipsiz düşlerimi seçiyor
Bir “sen” gülüşü
İmza çakıyor surlarıma
Sarı soluk benzim
Sandık kokuyor
Yanağının kıyısında
Unutkan bir buse
Sol avuç yazgısı
İzi alnında yankılanan
Etekleri zil çalan
Bir evlek keder
Büyüyor...
En çok
Martı gagasına yakışıyor
Küçülen dalgalı düşünceler
Böyle zamanlarda
Kış gelse gelse
Saçımın karasına düşer
Varsın ölü doğsun
Bundan sonraki ayrılıklar
Varsın düşsün gözümden
Aykırı bakışlar
Ne olsa umrum değil
Kim tutar hayalimin iplerini,
Kim mani, görünmez şehirlerime...
Sahte zamanlar uydurduğum
Bir kol saati zamanda
Sehere üç buçuk atan geceye
Şiir mi?
Hepsini derlesem toplasam
Bir ben, bir sen, bir ayrılık...
Bahsine mecbur olunan
Tek bir hece...
Ne suç isnadım var
Sivas’ın görmediğim saklı köyüne
Ne de lanetim, tren geçen yanına
Arsız, huysuz, acemi yaşların
Belalı gelecek zamanlarında
Beyaz kopsun
Bam tellerim...
Velev ki kaybettimse oyunu
Yenisi kurulsun adıma...
Kâinat göz yumsun
Ve unutulmasın
Yarasaların kör uçuşu
Parmak ucu bir bebek
Bir gecede ismine doğsun
Şafak atana dek
Kocaman umutlar bulsun
Yastığının altında.
Giyinsin hayatı
Al pullu yüzüne
İstanbul uydurdum içimde
Bir daha...Bir daha...
Denizinin poyrazını çağırın
Vurulsun yazıma
Avazı çıktığı kadar…
Şiir mi?...
Şiir...
İçimde bulup
Öylece...
Sessizce...
Yoklukta ektiğim
Boğaz’ımın sularına...
........ asran
5.0
100% (1)