8
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
1434
Okunma

BİRİNCİ BÖLÜM: GENCAY AKPINAR
Hayat diye bir şeyden söz ettiler geçen gün
Benim bilmediğim, yaşamadığım bir hayattan.
Hâyal diye bir şeyden bahsettiler evvelki gün
Benim daha önce görmediğim bir hâyalden.
O hayat ki, dünya da birileri için varmış yalnızca
Onlar yaşarmış bahsedilen o hayatı doya doya
Biz işçilerin bildiği hayat, öyle pek sevimli değil
Biz işçiler , onların hayatını ayakta tutan ölüleriz.
Hâlbuki onlarında bizim gibi iki kolu, iki bacağı var
Fiziksel anlamda ne eksiğimiz var, ne de fazlamız
Ama onlar sefa içindeler, biz ise cefa çekiyoruz
Onlar mutlular, toklar, bizler dertliyiz ve açız.
Bize bunu hayat diye veren gökte ki biri değil
Hem, gökte birini de görebilmiş değiliz biz
Bize bunu hayat diye elimize tutuşturanlar
İlk önce, sözde o "hayatı" tutuşturdular.
Onlar bize uyur gezerlik değil hayır
Uyur çalışırlık verdiler, kendileri için
Biz binlerce yıldır çalışıyoruz, aç
Onlar binlerce yıldır geziyorlar, tok.
Herşeyimizi bölmüşler, sınırlandırmış, ayırmışlar
Rengimizi, dilimizi, duygumuzu, uykumuzu,
Düşüncelerimize nice yasaklar koymuşlar
Karın tokluğuna yaşamamızı sağlamışlar.
Bazı insanların yemek seçme lüksü yoktur
Yenilecek şeyin felsefesini yapma lüksü yoktur
Adını bile duymamışlardır vejeteryanlığın, veganın
Onlar için sadece yemek , su ve uyku gerek.
Kapana almışlar işçi sınıfını, her yeri ateş çevrili
Umutsuzlar , hüzünlüler ve yorgunlar, uykusuzlar
Unutmuşlar bazı şeylerin var olduğunu
Peki kim hatırlatacak ?
Şair, gözlemciyse şairdir
Şair, herkesin derdine ortaksa şairdir
Şair, başkalarının dertlerini hissediyorsa şairdir
Şair, insanlığı kucaklayarak şair olur.
Şair, kuyuyu derinleştiren değil
Şair, kuyudan çıkış yolunu gösterendir.
Şair, ölüm türküleri söyleyen değil
Şair, yaşamın değerini dile getirendir.
Bizler ki hangi zaman, hangi yüzyılda
Nerede, kime boyun eğmişiz?
Bizler ki ne zaman, hangi yüzyılda
Düşündüklerimizi söylemekten çekinmişiz?
Bugün kimsenin inancını değiştirme gibi
En ufak bir amaç veya niyetimiz yok elbette
Ama yararlı olacağına inandığımız büyük bir
Gerçek var ortada ki, anlatmalıyım bunu.
Sana, Tanrı’nın merhametli ve cömert olduğunu
Durmadan söyleyip durdular değil mi arkadaşım?
Yaşadığın hayata bakılırsa dostum
Tanrı’n, pekte merhametli ve cömert görünmüyor.
Yani cennete girmek için neden önce cehennem?
Burada da büyük bir yanlış ve çelişki var.
Yani arkadaşım, tabi
Tanrı’n, merhametli ve cömertse?
Sana düşünmeyi unutturmuşlar arkadaşım
Ama biz, sizin gibi olan biz, hatırlatacağız.
Bir şeylerin hatalı ve yanlış olduğunu
Sizlere, kimseden korkmadan anlatacağız.
Çünkü senin sanata ayıracak vaktin yoktu
Çünkü doyurman gereken karınlar vardı
Çünkü senin özgür düşüncelerin olmadı
Çünkü seni esir almıştı aşağılık bir sistem.
Gencay Akpınar
Hayatının ilkbaharında biriyle karşılaşırsanız
Ezeli gece ve yıldızlar
Sabah gelen ilkbaharda Gencay
Akşam gelen sonbaharda Bkaraer
Patron gazetesi puntolarını
Gözlerini kısarak okuyanlara göre
Biz haşereyiz
Eğitim doktor kalifiyeli işçi fark etmiyor
Burjuva eğlenerek gecelerken
Burjuva sabahları keyifle uyurken
Biz emekçiler hep işe gittik.
En derin yaralar sessizdir
Biz haşereyiz ve emekçiyiz.
Yaban güllerin kokusunu duymayan işçilere
Yaban güllerini anlatacağız.
Ölmeden yapılacak işler listesine aldık.
Madem gökkuşağı gibi tüm insanlar
Birbirine eşit
Öyleyse bu fırtınalar niye?
Sessiz yaraların çığlıkları niye var
Özdeşleri bir doğaya soralım derim.
Yazılışı kahve gibi
Okunuşu kahve değil
Yazılışı insanlık gibi
Okunuşu insan değil
Yazılışı özgürlük gibi
Okunuşu özgür değil
Bir gün ebrulu bir kıza ikiside aşık oldular.
Kız dünya güzeli..
Pencerede rüzgâr şaçları ile oynaşıyordu
Zengin genç yoksul gence
Beni omzuna al dedi
Yoksul her zamanki gibi sırtladı zengini
Dakikalar saat oldu.
Yoksulun omuzları kolları düştü taşımaktan.
Bir kedi ayağına süründü.
Bir köpek şüphe ile havladı
Bir süre sonra neden orada olduğunu unuttu
Hayalleri bir kez daha elinden alındı.
Kardeşleri Yusuf’u
Kör kuyuya atmış
Fareler aslan gibi kükrüyor ormanda.
Örselenmiş umutların suya düştüğü için ölmezsin
Umutların pes ettiği için suda boğulursun.
Korkmak ve ölmek olağanlığın doğası
Cesaret olağanüstü
SEVMEK Cesaret ister
UMUT’un kadar Cesaret
Aklını kullanma cesareti
Cesaret ana
Evlatlarını vermeyecek
Özgür mustang atların su içtiği yerdeyim.
………………….
29 Nisan 2020
Sinop--İstanbul
Gencay & Bkaraer