4
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
1071
Okunma
dünya denen cehennem buzdu
ayakları gövdesinden büyük dişler
ve saman bitmeyen kara ve mor okyanuslar yoktu
bu çılgın yalnızlıkta ateş aramak gibi kimsesizlik
yağmurların sesi bulutların adı güneşin buğusu
uçan ve kaçan memeli canlıları düşün
öyle bir yerdi ki
yeni doğmak tatlı ve beyaz bir ruhla
ve bir gülücük eklemek siyah yüzüme
taşlardan ocak yapmak gibi umut
ve kazdıkça medeniyetin asil topraklarını
sevinmek gibi bir şey bu anlamak öze yetinmek
gecelerde çakal sesleri
ve yarasa kanatlarının çırpınışlarında uyumak
ne tuhaf
korkmuyorum
yeni bir çağda düzelirim biliyorum
bu amaçsız bekleyişin ışığını aramak gibi ama güzel
bir kuş kondu mağarama dün
sineklerin üstümde gezerken
beyaz kanatları vardı sanki içim ışındı erkenden
suyum yoktu
ve toprak uyuyordu
bu donuk yerde
ne ekmek karası buğdayım var
nede kalın giysilerim
her bir yanım üşüyor sanki
ve gökyüzü güzeldi mavi gibi asil
yeşil tüy gibi nehirler olması lazımdı
sende uç kanatların gökyüzü ölümsüzü
güneş daha büyük bu gün
gün gün eridi buzun kalınlığı
çiçekler açtı ismini bildiğim sadelikte
daha ateşi bulmadığım zamanlardı
ve resim yapmayı öğrendim gölgelere bakarak
ilk harfin şaşkınlığı var aklımda
dün kimse yok mu ?
diye bağırdım
bir ses yüzüme vurdu üzüldüm...
5.0
100% (14)