3
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
788
Okunma

Bu şiiri çok sevgili Yavuz Odabaşı^nın değerli yorum bilgilendirmesiyle paylasmak boynumun borcu oldu. COK teşekkürler sevgili Yavuz 💜💙⚪🙏✨✨✨✨🎠🎠🎠🎠
"1960’lerde akıl hastaneleri, kışlalar, manastırlar ve cezaevleri gibi toplu yaşanılan mekânlar üzerinde araştırmalar yapan en önemli sosyologlardan biri Erwin Goffman’dır. Onun “Asylums: Essays on the Social Situation of Mental Patients and Other Inmates” (1961) (bu kitap “Tımarhaneler” adıyla Türkçeye çevrilip, Heretik Yayınları tarafından 2015 yılında yayınlandı), adlı eserinde Gülgün Hanımın da
“Camlı iki göz odalarda şeffaflığa sığınmak haramdır yasaktır
yasaklanmıştır gözlerine
Ve üstlerine kilitlenir kapılar”
dizelerinde ifade ettiği, bir ayrıntı olarak görülebilecek fakat bana çok önemli gibi görünen bir husus vardır: Goffman’ın, içinde yaşayanların tüm hayatlarına şekil vermesi açısından “topyekun kurumlar” (total institutions) adını verdiği bu kurumlardaki odalar ve odalardaki standart eşyalar (bir yatak, bir dolap, belki de bir masa) -bireyin odasını, kendine ait eşyalarla, özelleştirmesine izin vererek onda kendisine ait bir odada yaşıyorum algısı yaratmadığından - “nesne ilişkileri” kuramı bağlamında bireyin yaşadığı mekan ile anlam ilişkileri kurmasına izin vermez, birey oralarda kendini hep bir “yabancı” olarak hissedebilir. Bu tip kurumlarda kalanlara ne kadar iyi olanaklar sağlanırsa sağlansın, bu “anlam ilişkisi” kuramama sonucu oluşan “yabancılaşma” sonucu oralar birey tarafından hep terk edilerek “eve” geri dönülmesi gereken mekânlar olarak algılayabilirler.
Tahmin ediyorum ki bu yüzden olacak, bu mekânlarda kalan hastaların, durumları ne kadar ağır olursa olsun, psikiyatrlara ilk ve devamlı sorduğu soru “ne zaman iyileşeceğim değil?” “ne zaman taburcu olacağımdır...
Şizofrengi Platonik Aşklar
Yeşile sarılmış duru bir gün ışığı aldatır herkesi ve ölür
İlkbaharda
Serseri rüzgar süpürür anısında firuze bir taşın pususunu
Kelimeler akar...
Ölümünün
Ömrünün sessiz çığlığında
İmgeler uçuşur kelebek kanatlarında.
Eflatuni bir yağmur dolar gözkapaklarına
Güvercin ömrün/ün izdüşümü ve kül rengi
Uçuşurken beyaz boşlukta.
Ve o çizgili pijamalılar dedikleriniz
Günışığından fazlasına hasret, dokurlar yağmurlu günlerin hüznünü, bakışlarında.
En çok kışı severler ve kar soğuğunu ki sıcak kalır nedense gönül denen o uçarı kuş,yine beyazda
Yarım ağız söylenen merhabalarda
Kazırlar göğüslerinin tam ortasına hançeri bir yakışla, yakarışla hayatın belirsiz yüzünü ve acıtırlar kan revan kalmış ömrünü ömrümüzü
Yudumlanır sevda kendinde saklanmış bir çığda
Çığlık çığlığa..
Sessizliğin notaları taşırır denizi okyanusa ya da bir bardakta bir yudum su olursun oruçlarını bozduran
ve hayata elvedası mecburi o ölüm oyununda eksilir zamana vedan.
Ekmek yeter, su yeter insan olmaya.
Kızgındır ceylan gözlüler ve ürkek aynı zamanda.
Un ufak olmuş düşleri isyan eder, konulur kese/k/ağıtlara
Pir’idirler düşlerinin
Piromani ise yanık yan/gın bir fırtına soğukta.
Tekildir kalabalıklar ve en uzağında olsalar da zamanın,
Yalındır yalnızlıkları
Kimseye boyun eğmez kalabalıkları.
Camlı iki göz odalarda şeffaflığa sığınmak haramdır yasaktır yasaklanmıştır gözlerine
Ve üstlerine kilitlenir kapılar
Gülerken güzel gözler soluklanır yalnızlıklarında.
Gördüklerini solurlar
Ürperir tek tabancaları
Nedense hep kendilerini vururlar
30 haziran 2010.............Sinop
5.0
100% (3)