14
Yorum
28
Beğeni
5,0
Puan
1309
Okunma

Diri bir ölü’nün kesik parmağı
Sızan kana cahilce tebessüm ediyor
Yitik ruhlar durağında o kesif sessizlik…
Belki de acı’nın muadili bir duyguya özlemim:
Aşk gibi aşk gibi.
Zamanda dondurulmuş canlı ellerim
Ve miyop gözlerinde yanılgının
Oysaki göremediğim burnumun ta ucunda saklı.
Uyduruk bir kelam
Kemanın tellerinden sızan gözyaşı
Dikizlediğim iç dünyam
Elbette Rabbime değil devasa hüznümde saklı o isyan.
Köhne heceler en sevdiğim lahit;
Istırap yüklü bellek mi?
Dünden kalan son iz?
Hezeyan mükellefi gümbürtülü gökyüzü
Azan nefsin kokuşmuş nefesi
Uzağındayım, uzağındayım işte
Tekerrür eden tarihin
İlk ve son acı mükellefi.
İzdiham yüklensem ne gam?
Ne ala sevdiğim kadar insanları
Tutulduğum sağanakta ıslansam
Bazense içime kapandığım,
Her gördüğümde
Yüzlerindeki öfkeyi
Kaçtığım gerisin geri.
Neyi görüp görmediğim mi?
Az evvel konum attı şiirin biri
Hem demedim mi ben size
Şairlikten almadım asla nasibimi diye.
Oysaki öykündüğüm dizeler
Muradımla sevabım dillenen
Sezilerimde asılıyım
Parmaklıklarında hayatın
İçime tüneyen lanetli baykuş
Bir kez dahi sorulmaz mı insanın hali vakti?
Ah’lar kitlenmiş her gün
Gün ötesi bülbüllerin oynaştığı
Perdenin tülünde soluk bir ışık.
Mezar sessizliğine özlemim oysa
Cafcaflı argümanlardan azat edilmenin arzusu.
Devingen bir eksen
Muhalif üzünçler
Tıklım tıklım yüreğim
Sehven yenik olmayı mı sindiremediğim?
Şimdi işkillendiğim her söylemde
Sözümü karıp da içimdeki hengâmeye,
Dilimde bir türkü
Dokunduğum tellerinde huzurun
Sızan her heceye de kenetli gözlerim.
Tutsaklığın kefareti
Yetim düşmüşlüğün mucizevî rehaveti
Az çekilin, bayım
Ve siz, halden anlamayan bayan:
Müdahil olduğum hiçlik mi de?
Dönüşü olmayan her selam’ı Rabbime ithaf ettim…
‘’Tabuttan can sızar mı?
Sızıyor işte! Bir kalemden mürekkep?
Karanlıktan ışık? Sızıyor!
Bir kadın sessiz diye çiçekten
Sensiz diye cennetten geçer mi? Geçiyor!
İşlediği yaşmaklardan siliyor parmak izlerini.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Güneş bir kez daha doğuyor ölümlü geceden.’’
(Ömer Erdoğan)
Zamanın mürşit tınısı,
Farkındalığa müsait elzem bir yaptırım:
Sessizliğin cürümü belki de o mihenk taşı
Issız tebaası muhalif güçlerin
Oysaki ben bir göçmen kuş olmaya ant içmiştim.
Miğferim, minderim:
Ehli beyit sevdam
Kazasını kılamadığım ölü iklim
Ne feveran yürekten sızan
Ne de tekmili yüzü suyu hürmetine
Günün
Başımı alamadığım hazan yüklü hezeyan
Üstelik her mevsimde serildiğim
Bir çiçek bahçesi
Muzdarip olduğum dikenlerim
Gülmeyi öğreten elbette Rabbim.
Zanlar iken firar eden
Cehennemden:
Geçit vermeyen her koza/lak
Yakalandığım zamansız yasım
İmsak’te saklı maruzatım
Sonlanmasam da sonlandırmaya az kaldı.
Üfüren aşk,
Üfleyen kuşlar
Her şafak vakti
Yığılıp da kaldığım soğuk mezar taşı:
Oysaki diriyim
Ah, bir de dinginliğe yelken açsam.
Zaaflarımdan arınıp da
Uçtuğum mavi gözlü dünyam
Masum kalmaya gönüllü
Mazlumluğum babamdan miras.
5.0
100% (22)