9
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
854
Okunma

Mavi ırkın yengisi bir düş pazarı
Düşlere varmak adına geçilen yolları
Bir bir kabrime diktiğim
İndinde yalnızlığın
Yorgun beyitler içtiğim akşam pazarı.
Tüten ruhun da bakir hüznü
Gölgelenen gecenin yüzü suyu hürmetine
Bir bakraç kadar kalaylı ve kaygısız
Bulutların da pembe iniltisi
Tutuşan goncada saklı dingin bir hüzün
Paçalarımdan akan yağmura gözlerimi diktiğim
Bir rahmet bir kayra bir sancı
Doğuşun da ta kendisi.
Hüzün içtiğim illa ki
Perşembe pazarı umutlarım
Kaç okka çeker ki bunca inilti.
Bir batında doğacak güneşin müridi
Kaypak dolunay
Ötelenen laneti hicvettiğim meşru bir öfke
Rabbim affetsin ki
Elimden gelen tam da buydu.
Kâh hazan kâh kazan kaldıran bir yetim yüreği
Körükleyen sayısız yenilgi.
Hacminde zamanın
Rahmete düşkün benliğim…
Sızan ışıkta bulmuşken kendimi
Kopup da geldiğim metanetim
Basit bir ayrıntıda doğan neşeyi
Bölüp de hecelere
Her dizgide bir baskın ruh ki
Gölgelen tüm imgelerde top yekûn hasret
Yüklenip de ne çok yol gittiğim.
Bilinmezin seyrinde müşkülpesent yüreğin
Ayarı kaçmış bir kez
Sevginin tozutan buklelerinde
İçtiğim acımla hemhal her akşam vakti
Çöreklenen o süzgün düşlerin de meali
Kıpırdamadan saf tuttuğum kerameti
Emanet eden ellerinden düşer de düşer adımladığım
Her milim kopçalı işte yüreğime
Dar gelen yeleğimde kocaman bir dünya saklı
Daha dün gibi hatırımda, azizim.
Ölümü irdeliyor gün, zamanın Nisan tasında
Birikiyor hükümler rahmetin indinde
Doluşkan yüreklere ayrışan gölgeleri ile
Rutubetin de eseri geride kalan onca esef
Yıkanmışlığın da meali arındığımız düşler
Ve şerbetli her bir hece
Sessizliğin de meşrebi gizilin her detayı
Kürediğimiz kadar rüzgarı
Kokladığımız efkârı bir yaz gecesi.
Zemherilerden hatıra buz kesen yürekler
Lanetin dillendiği pür neşe iskeleti
Kara melekle dizginlenmiş bir mıntıka
Muhtırası elzem bir lehim
Aşkla acının kesiştiği o izlekte saklı veryansın
Düşlerin bombaladığı delik ve bitik uykular.
Maviden bozma göğün de kehaneti
Zanların titrek sesinde ait olmadıkları
Bir bedende yaftalanan illa ki insan mizacı
Sudan sebeplerle dışlandığı her izbede saklı
Detay yüklü maruzat
Betimlemesi sehven yenik düşen.
Tentesine konmuş yorgun kelaynak kuşları
Göğün illa ki gök gürültüsünün eşliğinde
Tokalaşan hakkaniyet ve eziyet yüklü bir minval
Hangi öğreti gelir ki dile?
Hangi öğün kurşunlanırsın aralıksız?
Bir de delip geçen hurafeler illa ki
Geniş mezhepli düşlerin bekası gün yüzü görmeden
Gece de çekilmezken aradan
Sudan sebeplerle konuşlu acıya ve hasrete.
Demli yalnızlık…
Miadı dolmayan.
Densiz yalnızlık her daim illa ki ıslıklanan
Feri kaçmış mevsimin
Endamı da yitik bir entari
Belli ki düşen eteklerinde göz yaşı
Haşmetli bir tapınak
Huda’nın adresi
İlla ki el uzatır kuluna
Başı sıkışıp da af dilemişken
Firar ettiği o izdiham
Oysaki her cepte ayrı yazılmış bir ferman.
Adında yeknesak özlem
Kaderin sunumunda sehven yenik bir figan
Aslı astarı yok ki yalanların
Yine de gözümüze sokulan birer birer.
Yaftalanmış kaçkın düşler erip de hidayete
Aşkın batağında siluetler saklı iken
Çok mu uzak insan mutlak dirayete?
Bir minval
Sürüklendiğimiz peşi sıra gün ve gün
Hoyrat mizacında kederin
Esefle yenildiğimiz bilumum kopya
Bire bir şahit tuttuğumuz gecenin ta kendisi
En ılıman düş düştüğümüz anbean gözden.
Dostlardan inciler...
Bir güneş gibi yakıcı
Umutlar gibi kalıcı
İçten ve yürek sarsıcı
Sıcakta buz tutmuş bir acı
Demlenmiş buğulu çayı
Çağlayan olmuş akıyor
Duyguların hası..
Aya asılmış yüreğinden
Gelmiş aşk sokağından
Bir Leyla misali çölde
Umutları derinden
Esiyor Belkıs bahçelerinden
Sedası hüzzam
Yürüyor efkarlı...
Değerli Ahmet Kara hocama teşekkürlerimle.
5.0
100% (19)