13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1472
Okunma
Yıkık dökük cumbası
Sesleniyor ardımdan
Yıllar var
Gitmediğim…
Cesaretimi yitirdiğim
Arı kovanı üstü
Pencere pervazına.
Kararınca uslu
Çocukluğum kokuyordur
Belki de hala
Sıvası dökük duvarlarında
Cümle kapısında
Tanıdık gülüşler
Ayak üstü süren
Kapı aralığı
Konuşmalarda
Bacalıktan düşen
Baykuş…
Eleğe hapsedip
Dut ağacının kollarına
Bıraktığım.
Ya pamuk gibi yumuşak,
İpek tırtıllarım.
Mavi bisiklet
Gazeteci Şeref
Komşu kızı Yadigar’ın
Sarı başak saçları
Sel bastığında cirit atan
Saklı sıçanlar
Kışı ayaz, yazı cehennem
Nallıhan…
Gelin giden kızlar
Geri gelen dul
Eski okul
Han üstü teras
Tüfeklik ara
Türbesine dayanmış cami,
Nasuhpaşa…
Yol yorgununa ayran
Yıl bezginine boza
Yukarı mezarlıkta
Madanların Fatma teyze
Uyansa, kalksa…
Yine bayram olsa
Kurban kaçsa
Baksak sağa sola
Sorsak dağa taşa
Dönmeye korksak yeniden
Kızacak diye annem
İdris Amca seslense bir daha
"Bulundu senin ki Şevki Usta"
Sevinsek deli gibi ama
Ah bir de sevincimizi
Saklamak olmasa...
Toplanın mahallem
Yedi kule oynamaya
Küçülün yaşlılar
Doğun ölüler
Canlanın…
Dut zamanı
Çırpalım gerin çadırı
Oturalım başına
Kalın biraz daha
Akşam olacak nasılsa
Gireriz acele etmeyin
Kırmızı yorganlı
Ak taştan baş yastığın
Altına…
........asran