3
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
305
Okunma
ömrün mahzeninde ez(v)a kavrulmuşluğum
kaç bin yıldan kalma omuzlarımdaki bu yük
göğ(s)üm yorgun, zaman aşırganı omuzlarım
kekre bir tat, üşüten bir lodos içimin akşamları
giyinsem, esvabım firkat
konuşsam, lisanım eğreti
derdim anlaşılmaz benim
eski çağdan kalma bu lirik hal
yeniyi teğet geçer mi mecal
özgül bir ağırlığı var avuç çizgilerimin
lakin…
ruhumun duvarlarında dilsiz sancılar
mitolojileri dizginleyen yasaklı bir sınır
d(b)ağ suskunluğu, illiminate sırrı
kim bilir…
bana böyle bakma, bütün büyük trajediler
kalabalık suskunluklarda saklı
neşterde yara izi, acısı içimde yüzün
falak’ın çürümüş yakasında parmak izin
sirk alanı, miras listesi kalbimin
arkeolojik kazılardan kalma
bu, benim ellerim
bir ömrü yağmalamak ganimetmiş dediler
haydi yağmala o halde beni
çözülsün da vinci şifresi
bitsin bu nimetten mezbele hallerim
sonra…
cidar bir sessizlikle atılsın ömre zar
ister ise düşeş gelsin, neyler ki bana Hazar
Murad’ını almamış, Nil’e sevdalı yazar
ruhum Barnanez’den eski,
bu eller mezar mı kazar
ey ömrüme silikat, çevir kürek boynunu
bir avuç toprağıma birazda çimento kat
sızlamasın yüreğin, üstümü çabuk kapat
geç kalmazsın böylece seni bekliyor hayat.