0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
Okunma

Ey benim Kayıp Gül’üm;
Yine ayrılık vakti mi geldi çattı
Zamanı mıydı şimdi yokluğa bürünmenin
Nice badireler atlatılmıştı hani
Yolun derinliğine rağmen
İradelerimiz de sağlamdı
Ne oldu birden bire de
Cesaret, yerini korkaklığa verdi.
Çıkılmıştı dikenli bir yola
Geriye dönmek yoktu hani asla
Sanki geçmişin o 14 günlük ızdırabını mı yaşayacaktık
Hoş geldin diye;
dudaklardan şeker şerbet dökülen nağmelere
Acı acı ayrılık kelamını mı yayacaktık....
Hamza yiğitli bir aşk bu Kayıp Gül’üm
Gerektiğinde gözümüzü kırpmadan aslan avına çıkar
Gerektiğinde şeytanları zincire vurardık.
Görenler bu aşk halimize;
İki mert delikanlı namıyla seyrederken uzaktan
Hazan terk ederdi o gül kokulu sözlerinin heybetiyle
Özümseyip giderdi bahara çelme takmadan.
Ey benim Kayıp Gül’üm;
Tayy-i mekan olmuşum yokluğunda
Toprak, sema’ya inat ediyor şimdi
Kaybolmuşluğunun sonunda..
Geçit vermez oldu dağlar
O gül nağmelerinle dimdik ayaktaydı hani
Bir gölge yapmıştı kötülüklere karşı bulut
Seni himaye ediyordu şimşekler
Üzerine o kapkara, cehennem akreplerini andıran
Aşkımızı kıskananlara inat;
Zebani ruhlu yüreklere.
Ey benim Kayıp Gül’üm;
Geçmişin nice o meşhur aşk şairleri
Şimdi bizi seyrediyor perde arkasından
Gizli gizli.
Destanlar alt üst olurken aşkımızdan
Ahu figan eyler Kerem, yitik Aslı’sından.
Şimdi ortalık duru, haydi Gel bekliyorum
Yoksa bu can gidecek, ben hep yolunu
Gözlüyorum…..
Murat AYDIN.... Bursa....
5.0
100% (2)