4
Yorum
18
Beğeni
0,0
Puan
1038
Okunma
tanışmıyorduk o zamanlar
kahveyi gözlerin yerine fincanda içip
bakmıyordum, kim çıkacak diye
can çıkasıca falında
renkten bile saymıyordum, düşün
iki gözün arasında beka meselesi yoktu o zamanlar
sadece burnun vardı
gerçi o da dikine giderdi ya
kimsenin umuru olmazdı
harfler on sekizinden gün almamıştı henüz
havadan başlayan sohbet
suya inip,
dalmıyordu derine
kavuşmuyordu ayrılık
karşımda sen,
aramızda tahta masa’
karışmıyordu kahven
köpüklenen bakışa..
sonra garson geldi bir ara,
her bi arzumuz yerine gelmiş gibi sanki
başka bir arzunuz !
zira kovmanın en kibar haliydi bu
çünkü başka çiftlere yer açmak
garsona boyun borcu..
sana baktım,
sen de sana bakan bakışımdan yansıyana’
garson, ikimize
ikimiz bir ilke imza atıp
birer kahve
zaman sonra anladım
kahvenin hem bahane
hem renk,
hem de muhabbet olduğunu
ve iki gözün arasında duran burun
-farkıyla solladığı dudağa
öpücük kondurduğunu..