3
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1177
Okunma
ey yâr
dinle beni gecenin en mahrem karanlığında
o çok sevdiğin arşipel gözlerime tünedi kırlangıç çığlıkları
acımadan maviliğini çalıp griye boyadılar el birliğiyle
kalbimin sekiz oktavlık hıçkıran susu sinemi deldi geçti
rehin bıraktım ruhumu gök yüzüne
ellerim ellerinin alınterinden öpmeyeli
kaç asır oldu ki yâr
her mevsim kar yağıyor çatısı olmayan odama
ähhh yär
çok denedim ölmeyi
kalbin kalbimde sadakâtle atarken
kıyamadım yâr
en çok da sana kıyamadım
hatırlıyor musun yâr
-yüreğime bereketle dolan sevda yağmurumsun
çöller bile vız gelir gözbebeklerinin yeşilinde soluklanırken demiştin-
.
.
.
âhhh yâr
ne çok vefâ doluydu sözlerin
ne güzel avuturdun göğümde çırpınıp duran kuşları
bazen serçelere söz geçiremezdin
onları yaşatmak için
en âsi rüzgârlara bile kafa tutardın
bedenini siper ederek
ne zaman parmaklarınla dokunsan saçlarıma
papatyalar kıskanırdı saç tellerimi
üşüyen ahvalim kavrulurdu tepeden tırnağa buğday başakları arasında
bütün çocuklar avuç içlerimdeki rengârenk tebeşirlerden nasiplenip
güle oynaya sek sek oynardı
terlerini dantelli havluyla silerken ben
bıkmadan usanmadan hanımeli dikerdi annem sevda bahçemize
ortancalar, güller, laleler, menekşeler, sümbüller, nergisler de cabası
mis gibi kokardı gökkuşağının gülüşünden toplayıp
tıka basa doyurduğumuz aşkın duvarları
ve annemin şefkâtli elleri
âhhh o öpülesi elleri
şimdi yâr
sekiz kat nefesinle
milâdı dolmuş yaramı üflemeni bekliyorum
úfle yar
biraz annem
biraz babam gibi üfle
aşk tarlasındaki gelincikler boynunu bükmeden
kalbin hâlâ kalbimin içinde delice atarken
küstürme yediveren gülüşlerimi
daha fazla kanatmadan yaralarımı
gel yâr
gelll
nagi han
5.0
100% (9)