2
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1038
Okunma

Akşamın, eflâtundan menekşeye döndüğü zamanlar gelirdin,
Yudumlanmadan koklanan şarap kadehi gibi
Sarhoşluğun başlangıcıydı bu, bilirdim.
Ellerin hep ’haziran güneşi’ gibi olurdu ellerimde,
Gözlerin, kumsala vuran dalgalardı gözlerimde; vurup vurup çekilen...
Sesin çıkmaz mıydı, ben mi duymazdım
Ve bir sevda, haykırır, durur içimde...
...Mümkün mü unutmak güzelim, neydi o akşam...
Ve yıldızlar sarhoş olmaya başlayınca
Ellerin, ’temmuz’a dönerdi, dudakların bana...
Sarışın değildi vakit, esmer de değildi,
İnce bir rüzgâr kıpırdanırdı saçlarında,
Bir tek onu tanırdım, kumraldı
Ve ne zâlim bir kumraldı hem...
Sesin yine duyulmazdı ama bilirdim; sevdâlıydı...
...Rüya gibi, hülyâ gibi bir şeydi o akşam...
Gök, mor bulutlarını sererdi altımıza
Ve yıldızlarını dökerdi üzerimize,
Güller ve karanfiller, göğe doğru yükselir,
Sevgiyle sararlardı her yanımızı,
’Ağustos’, ellerinde ısınırdı artık,
Sesin, rüzgâra mı karışırdı bilmem, yine duymazdım;
Rüzgâr, bir şarkıyla eserdi şimdi:
..."İçtik kanarak, bir ezelî meydi o akşam,
...Rüya gibi, hülyâ gibi bir şeydi o akşam..."
Ünal Beşkese
::::::::::::::::::::::::::.
not: Tırnak içime alınmış dizeler,, Rakım El Kutlu’nu nihavent şarkısının güftesindendir.
5.0
100% (3)