13
Yorum
29
Beğeni
0,0
Puan
2028
Okunma
şimdi bir masanın üstünde uzanıyor kollarım
ne çay var
ne de kahve
parmak uçlarım dolanıyor
klavyenin üstünde..
karşımda,
’bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırdığın için
teşekkür ederim’
diye mektup diliyle seslenen ekrana karşı
mahcup olmamak adına
adınla adım arasını
buluyorum usulca..
önce hece taşlarını koyuyorum yerli yerine
sonra,
harfler arasında kalan boşluklara harç karıyorum aşktan
sen güzellik abidesi gibi dikilirken karşımda
ben,
aşkı taştan çıkarmak yerine
güzelliğinle baştan çıkmaya meyledip
kalbine varıyorum
en kısa yoldan
her günü 29 çeken takvim gibi
bugünlerde alfabe,
lakin,
şubatı nasıl yazarım bilmiyorum
martın soğuk diliyle
üstelik ıslak imza atamıyorum klavyede
mührünü basamıyor parmak izim
ne vakit gözlerinden aldığım emanet yaşlar
sızacak olsa k’ağıtta
tuzu kuruyor
ruhundan önce
şimdi kendi kendimi oyalı yorum gözlerince
sandığın ceviz
ellerin iğne
fincana çay koydum
bardağa, kahve
seversin sen
benimle i’çince..