9
Yorum
33
Beğeni
5,0
Puan
1311
Okunma
bir kuytu bu sakladığın sessiz hacim
gecenin ruhlarını adım adım ve güçsüzce tekrarlıyor
kaç insan öldürdün kaç sevgi bilmeyerek
kör kızıl akşamlar da erguvan kesiği dilinle
ışrak vakitin,de
süzülen kuşların gagasında güz yaşları
erdem olan aşkın yalancı sözleri ile
hangi kuralsız cehennemin gülüş yankıları idin söyle
ruhunun ilklerin de bir kaç yüz saklı
ellerin demir pası ile süngülenmiş nefretlerin tohumcuk günü
sıdkı alem bu rüya divan biatları ile yemin ritüelleri
sarmalanmış yüreğinde hangi acıtan ten bu seni boğan yarım ada kalan ruhun ile
tutsak özgürlüğüne her adım daha koşulsuz bir yemin gibi aldanış nidaları
öpüş kuşların la konuşurken bir çiçeğin özünde
sevginin ağlat ve merhamet sevişlerin de yanan uslu
karanlık kapıları ve anahtarı olmamış kalbin nizanları nerede söyle
ulu orta dilindeki kelime yığınları ölürken bir amacın ilkelerinde
titreyen bu köz yanan su ve günlerin uyuz yamalı renksizliği durur iken
bu vazgeçiş bu ölüm oyunları bu ruhun candan cemale inen sukut
tanrım gözlerimi yeniden yarat bu ruhumu yeniden üfle sana alem dar değil bana ise yakarış az değil
koyu sancılar dan kurtar bu rüyalar kimsesiz bir aklın ürünü değil ki
idam edilen günlerin hatırına okunan selaların içli göz yaşları ile
ölen aşkın ağır baygınları üzerine debleşen sevgilerin çıkarsız günlerine
siyah gecelerin zekat umudun ise fitre ile verilen bu yalan dünya bitecek biliyorum
her gün ölümü anlat bana her gördüğün gün söyle
on yıl önce diri idim beş yıl önce akıllı üç yıl önce iyi idim
sakalıma düşen beyazlık kar tanesinin dans ederek yüzüme konması evet ola bilir
bu gün ise şükür ederim , tanrım beni bağışla sen haklı idin...
5.0
100% (25)