2
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
523
Okunma
Dünyadaki her halin, gidişatın, zorlukların, hastalıkların ve şifanın bile bir hikmeti ve derûniyeti vardır ki, onu ifade etmeye çalıştım.
Derse bir hekim, “Nasılsın bakim, daha dahadır…?!”
Yalnızca bir “Elhamdülillâh…” der yiğit bahadır
“Canım, orasını anladım…!… Daha, daha…?!” derse,
Konuşma hekimle hiçbir sahadan bir dahadır…
Devâların başı yaratana hamd-û senâdır
Hamd-û senâ edemeyenin her hâli fenâdır
Fenalaştıkça artar isyanı o enayinin
Girdiği çark girdaptır; o ne fena bir belâdır.
Gel vatandaş, bahâya gel! Bahâ ahadır…!
Derlerse inanma, o bahâ nâ bahâdır
Bir tür geceliktir o bahâ eninde sonunda
Ki, onun da sonunda giyeceği sabahadır...
Öz konuşur dâhî; çünkü konuştuğu bahâdır
Az konuşsa dahi, dünkü konuştuğu ahadır…!
Çünkü ter-û tazedir, üstünden bin sabah geçse de,
Değerlenen hak bahâ ki, daha, bin sabahadır…
Herkesin sabahlığı vardır gardrubunda hazır…
Giy dur sabah-sabah, akşam-akşam… ki, bedavadır
Cardiyeliye ne gerek…? Mardiyeliye(!) gerek
Yusuf’un gömleği gibi görülecek dâvâdır.
Ne gömlekmiş ama…?!... Card… diye de yırtılmaktadır
İçindeki, köle diye ucuza satılmaktadır
İçi dışından bahâ, dışıysa içinden bahâ
Diyeyim daha… İçi zindana atılmaktadır.
Nasıl bahâ…, demi ama?!... Bahadır zindandadır
Onu zindana attıran Züleyha mendamdadır
A be Züleyha, o iş öyle kolay ha…?!... Bekle, gör…!
Bekleyemezsin… Senin gibi güzel meydandadır.
5.0
100% (1)