5
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
1533
Okunma

hüzünlü gibiydi yüzü kurşun karası bulutlar sarmıştı başını
onu teselli edelim dedik,
eşimle el ele verdik damarından
ta yüreğinin ortasından giriverdik
can İstanbul’un döşüne
metrodan inip Marmaray’a binerek
Sirkeci’den Büyük Postahanenin hemen arkasından çıktık
kışlık kasket aldık bana
ekalliyet mensubu esnaftan
hem gerçek simitçiden
hem de heykel simitçiden simit aldık
Yeni Cami’nin olmazsa olmazları güvercinleri yemledik
üşüyen ellerini avucumda ısıttım yarimin
vakit öğle olmuştu
Ezan-ı Muhammediyi dinledik
rast makamında
Mısır Çarşısı’nda dolaştık
lokum ikram ettik birbirimize.
altın takı ve hediyeliklere baktık
çıktık Tahtakale’ye açılan kapısından Kapalı Çarşı’nın
bir kahve kokusu ki sormayın
kokuyu takip edip ünlü kahvecisini bulduk
kahve kese kağıdın da sıcacıktı
yarim yine üşüyen ellerini ısıttı onunla
rengarenk dükkanlar
akla hayale gelmez çeşitlilikte insan seli
daldık selin içine
Mercan yokuşuna sardık
çakıma kın komando rozetlerimi aldım
silah satan av bayiilerinden
vakit ikindiye yaklaşmıştı
acele adımlarla önce vilayet binasına
daha sonra İstanbul Üniversitesi’nin arkasına geldik acıkmıştık
tarihi çeşmeden bozma dönerci dükkanın da ki
<ayıptır söylemesi> nefis döneri afiyetle yedik
yağmur ahmak ıslatandı zararı yoktu bize
sonunda Muhteşem Süleymaniye Camii’ne ulaştık
ezan hicaz makamında okunmaya başladı
insanın iliğine kemiğine işliyordu ulviyet duygusu
pirinç lüleli çeşmelerden abdest alıp
azamet ve görkemin sembolü muhteşem camiye girdik
içeride biz Müslümanların haricinde
her dinden, her ırktan insanlar vardı
namaz sonrası Kanuni Sultan Süleyman Han’ın türbesini
etrafındaki mezarlığı ziyaret ettik
baktım dünya ona da kalmamış
daha sonra yokuş aşağı dükkanlara baka baka
Eminönü’nde ki Kadıköy vapur iskelesine iniyorduk ki
tarihi yarım adanın tüm camilerinden
segah makamında akşam ezanı okunuyordu
boğaz sisten pustan gözükmez vaziyetteydi
gün ışığı iyice azalmış
şehrin ışıkları çoğalmıştı
bindik, Şirketi Hayriye eski ismiyle maruf şehir hatlarının
“Fahri Korutürk” isimli vapuruna
kapalı salonunda seyyar satıcıları dinledik tebessümle
biri çakmak diğeri otomatik limon sıkacağı satıyordu
adamların ikna kabiliyetine hayran olduk
her ikisinden de aldık
sonra Kız Kulesi, Selimiye Kışlası
Haydar Paşa Garı derken Kadıköy iskelesine yanaştık
Kadıköy rıhtımında akşam çayı içtik
siyahlaşan denizin dalgaları
oturduğumuz masanın altında hafif hafif çalkalanıyordu
ikimiz de bize bu imkanı ve sağlığımızı bize ihsan eden
evlatlarımızı ve torunlarımızı bize veren
bizi birbirimize bahşeden
yüceler yücesi Allah c.c şükrettik
metroya bindik ve oğlumun Kartal da ki evine döndük
ömürden zarar etsekte yaşamdan kar ettik