13
Yorum
33
Beğeni
5,0
Puan
1379
Okunma

Uzvu kayıptı gecenin…
Engelli bir sihir doğdu ansızın
Tehdit edilesi düşlerin kefeninde
Kan vardı son vagona henüz yetişmişken
Ellerimde cızırtı ve yanılgı
Ben tembel bir düştüm…
Kendinden geçmiş ömrün lades dediği
Her vukuatta yarım yamalak bir cümle nazarında
Esefle terk edildiğim her soytarı sahnede
Duvarlarla örülü dünyamda
Yâd ettiğim mutluluğa
Fermanımı sunarken elimdeki titrek kalemin
Mertçe tetiklediği sözcükleri
Bir bir içerken aşk dilinde.
Ne çok kayıp hecenin peşine düşmüştüm işte
Bir şiir vakti mutluluğa duyduğum özlemle.
Bir şiir düştü gözümden
Yaşla tahsil ettiğim bir senetti adeta
Her vazgeçişime yüklendiğim
Bin bir özlemle dünü ve kendimi yâd ettiğim
Geçişi olmayan dehlizlerin
Karanlık sesinde hayatın bazı bazı
İz sürdüğüm bir lanetti adeta.
Programlanmış benliğimle
Tokalaştığım hoyrat bir firardı
Kendime mal ettiğim o çöküş nezdinde
Bir bir paye verdiğim
En soğuk mevsim tabir-i caizse
Kanatsız bedenimde
Kuş ürkekliğinde severken insanları ve evreni
Safça yanıldığım
Her halükarda aldatıldığım
Ve son bir maruzat dillendirdiğim.
Sadece Tanrının bahşettiği o nefesle
Yeniden doğmayı değil
Yokluğa karışan cümlelerimde
Ben en yalın halimle
Arzı endam etmişken şiir dilinde bir sancıyı
Yerle yeksan etmişim kendimce
Belli ki kenetlenmişim hücrelerimde
Yanan ateşi sadece ölümün soğutacağı…
Ritmi kayıp yok oluşların…
Tepe taklak hicvi ömrün:
Nüktedan bir hicap
Varlığın yoklukla dansı
Yanlı bir mihrak:
Göğün tam da ortadan üçe ayrıldığı
O kıyamet öncesi temada:
İnsancıl hitaplar geride kaldı çok geride
İflas etti ruhlar
Pekişen acılarla
Ritmini yitirdi işte düşler ve o devasa özlem.
Karnıyarık akbabalar
Leşin eriştiği em musibet dürtü ile
Yerle yeksan etmişler canlı ve mutlu nidaları.
Bir çocuk düşerken;
Gagasında zehir taşıyan kuşların deştiği…
Devasa hortumlarla yarılırken evren
İkindi sonrası rehavetin verdiği
Sihirli nüksediş
Nasıl ki tav olmuş iblise…
Bünyesinde insanlığın kesirli ölümler:
Yarım bedenler;
Çeyrek adamlar
Ne çok çocuk gelin
Yolun başında kadın olmaya meyletmiş ruhları kimince
Bir de tuzağında öfkenin
Sarımtırak kavisler
Buğulu gözlerinde düşlerin
Esefle doğranmış iri parçalar
Vücudunda lanet benzeri bir kefaret.
Hadi, mimleyelim tüm vicdanları:
Kalburüstü düş’üşlerde
Düşler serelim gerçeklerin haznesinde
Dolup taşan haris vukularda
En elzem terbiye ile nakşetsin özlem ve insan.
İnsanın insana nefreti;
Zalimden çaldığımız bunca kini
Mazlumla eşleştiren hücrelerimizde
Tanıklar konduralım penceresine gönlün
Ah, keşke kalp gözünde açsa çiçekler
Ve asla solmasa çocuklar:
Ne yalanla
Ne ihtiras benzeri bir tokalaşma
Gafil avlanmadan masumiyet
Yorgun bir teşrifle
Makamı kaybolsa cüsselerin.
İri kıyımlı bütçelerinde efkârın
Ve yol bilmez iz bilmez cahil gölgelerin
Katkısı olsa olsa zulme
Devşirdiğimiz ne ise
Zalimce tutsak kötüye ve iblise…
Daldığımız hangi kuytu?
Hangi kuyu?
Yusuf’un ihanetle yolunun kesiştiği…
Şimdi mütereddit bir sancı olup ölüyorum, anne:
Sakın sakın özleme beni
Güne akan yaşlarımı da silme, bırak kalsın:
İnsanlığa vasiyetimdir
Beni dileyen dilediğince ansın
Hani olur da; ansızın açarım çiçek çiçek
Cennetin arka ve yorgun bahçesinde.
5.0
96% (25)
4.0
4% (1)