12
Yorum
25
Beğeni
5,0
Puan
1379
Okunma

Tembihlerken yerli yersiz
Serzenişin minvali içine düşülesi yadigâr yıllar:
Zaman, münferit bir sancı yalpalayan
Ekseninde noksan hayatlar
Beylik bir sunumla aşka biat
Yürüyen gölge
Efkârın yörüngesi yerli yersiz şaibeli zümre…
İçin utkunda
Belki yalnızlığın şerh düştüğü
O anlık ikrarla
Soyut bir resim babında övünen tecelli
Zaafların esintisinde
Yılgın bir çehre
Boykot ederken kendini bilinmeze.
Hoyrat fırtınalarda kundaklanır sessizlik;
Yalın seyrinde ömrün
Tembih eder gaipten gelen fısıltı.
Verilen hükümle darağacına asarsın
İçindeki hezeyanı boylu boyunca:
Zalim bir gölgeden alıp da sana düşen payını
Seğiren hükümlerde
Civcivli bir yalnızlık ifa olur
Zemherilerde kayıtsız varlığın dona kalır
Ve bir şiir vakti düşer payına
Gözlerini alamadığın ölçüde
Palazlanır heceler.
Bağnaz yürekte kopar kıyamet
Sefil tınısında ömrün
Bağrın yanar ansızın töhmet altında.
Kuşanır gece zırhını
Öykünür cümleler fıtratın gizeminde
Kuluçkaya yatan acının da elbet vardır erbabı.
Yüksündüğün kadar kendinden;
Gözlerinin feri yenik düşerken aydınlığa
Bir kör hece ihlal edilir o kör kurşunla
Iskaladığın zamandan çalarlar adını ve şanını:
Nükseden bir terennüm kucak açar geleceğe:
Bariz yanılgıdır sevdiğin her yürekte
Kurşuna dizilen mağlubiyetin,
Hele ki aşkın tokadında
Bir sefil notadır
Son bildiğin her sanrıyı
Çalarken hayattan.
Sefil varlığına dokunur yerli yersiz
Afakî bir bulut kadar kaygan
Olsa da alnının akı
Karaya çalarlar masumiyeti
Bir çocuk kadar umarsız olabilsen keşke
Şivesi olmayan hüzne iğneler batar
Korun dibinde
Közün içinde
Yalıtıldığın kadar gerçeksindir
Bir de yanılgı yüklü boyutsuzluğun
Efkârı dolar içine şafağın bilinmedik hezeyanında
Öykü dilinde bir ömür dilediğin de mi yalandır?
Hakkın gözünde bir aciz fani:
Tüm zararı kendine
Hele ki noksanlığını bir bir ifşa ederken
Sevdiğin kadar sevilmeyi asla talep etme.
Hangi notadan kaydıysa o yıldız
İçindeki şarkıyı saklı tut sen yeter ki
Afakî gölgelerden elini eteğini çekip
Sahip çıktığın sevgine
Aitsin aslında içindeki ışığın kozasında
Sen ki en münferit hece
Evrenden alacaklı…
Kuytuların çığlığında, dolduruşa gelen
İhanet benzeri bir metanet yüklenip de zaman
Hoyrat bir kancada takılı aklı şeytanın.
Muhteris heceler kınından çıkıyor teker teker
Yalpalayan ayaklarında şiirin
Başına örülen çorap mı da çok dar
Ağzıma alamadığım söylemlerde ölüp kaldım bir anda?
Bir mihrak adeta;
Yalıtılmış bir kuş, zamanın dokusunu delen
O çırpınış.
Yarım ağız bir mutluluk ötelenen
Kusur addedilen benliğin de infilakı
Her halükarda yanılan bir ritim
Kazan kaldıran duyguların ikbali:
Bir satırdan diğerine kayan yürek izi
Ve telaşı yürekten kopan kayalarda
Ağır acıların altında kalan
O yazgı.
Yükümüzü heba edelim, haydi
Ve dökelim içimizdeki efkârı
Bayat bir sevince banıp da başımızın tacı
Her menfi duyguyu öğütelim aşkın tekerinde
Ya da mihrabı öykündüğümüz sevdaların
Düşmüşken diline eşrafın.
Mütereddit ruhun uyuşuk hüviyeti;
Dolu dolu geçen yılların
Boşa düşürdüğü bir vatandaş kadar
Derbeder bir iklimde
Sona nifak sokan
Yeni bir başlangıç
Çürüyen ve esneyen iç sesin
Kayıp siluetinde
Batıl bir rota
Tümden gelen nidalar.
Zaruri olsa olsa
Zemherilerde ölmeyi yeğlemiş bir şarkı
Varsa yoksa.
Zamanı mühürledik, sevgili:
Beyhude zaafların yankısını duymadı evren;
Göğe kilitli gözlerin ferine yenik düştü doğa:
Yerli yersiz bir sevinç çığlığı
Aslında yok bir aksanı zamansız sevdaların
Ve reşit bir ölüm dillendiren
Coğrafyası ruhumun
Nasıl da tezat geçen zamana.
Öykündüğüm minvalde
Koyu bir leke
Damarlarımdan pompaladığım
Kan benzeri hüzünle yıkanan kelimelerimin
Sileceği zaten yeni kırıldı:
Vakit; bu vakit
Peygamber sabrı bir hükümle
Eledim içimdeki zehri
Aşkın kutsallığında
Donandım ve ihya oldum
Zamansız sevinçlerimin kulağını çekerken
Fısıldadığım son sözcük
Sadece Tanrının bildiği.
5.0
95% (19)
4.0
5% (1)