3
Yorum
15
Beğeni
0,0
Puan
1760
Okunma

Ağzının kenarından
Yastığa salya akıtan
Horul uykulardayken
D’ipsiz ipsiz bir Ekim gecesi
Efil efil râyihânı serpiştirip
S’efil bir rüzgârın edepsiz entârisine
Geçiver sokağımdan
Öyle usûl usûl değil
Tüm usûlsuzluğunla
Olabildiğine
Ve
Alabildiğine uslûpsuzca
Vura sa’vura ayaklarını
Karnına kapılarımın
Süzül içeriye
Asûmânın kuzgunî koynunda recmedilmiş
Üryân giryân bir rûya gibi
Boynunda
Cennet’ten tardedilmiş
Cinnet getiren nefesim
Alnında
Bülten bülten sabıkalı dudak izim
Menevvişli dalgır sokaklarda
D’algın algın ilerleyen gölgenle dalaşlı
Yalpak ayak izinle kavgalı
40 yıl hatırlı gözlerim
Ve
Düğmelerine müebbed ilikli paslı ellerim
Menzilini kaybetmiş
Abası yamalı bir abbas misâli
Bîhûş berdûş dolanıyor yine
Saçlarının mecûsî ayinlerinde aklım
Gel
İki yudumluk
Kaçık bir çayın dibinde demlensin
Tırfı
Çifte kavrulmuş hasretimizin
Gel
Birkaç mısralık
Keyfe kâfiye cinasları sürüp dilimizin bilgisine
Afilli alengirli bir sus çekelim
Günâhlarımızın cem’ yerine
Gel
Çargâh bir perdede kırılsın
Sol’umuzun anahtarı
Gel
Bir 47’lik Arp’ın tellerinde
Hisâr Hicâz kesilsin
Ağrılarımızı emziren Şehnâz şarkıların
O mağrûr
O mağmûm
O mahûr başı
Gel
Herkese de yazılmıyor bu meret