15
Yorum
26
Beğeni
5,0
Puan
1683
Okunma
Siluetinde göğün,
Resmederken dokusunu ölümün…
Kirli tırnaklarında sessiz şehrin
Ölü beyitlere tapan ahalisi yine
Bunca imgenin de örtüsünün altına gizlenmiş
Bir yenilgi işin aslı.
Ve rengi değişti şimdi işin
Tüm bulutların menşei nasıl ki kaygılı
Varlık rehavete koyuldu koyulalı
Laneti sunan bedellerin
Esiri olmadan
Kaçıp gitmeli yalın ayak
Koştuğumuz düşlerin de fitilini yakıp
Ve yakmadan yıkmadan birbirimizi
Şehre taziyelerin sunan
Bir belediye reisi gibi.
Resmettiğimiz tüm acıları
İnfilak eden ruhun
Kezzap yemiş hücrelerinde
Kemirgen ve kafir ritüellerin
Metaneti doğurgan tabiatın
Satır arası varlıkları
Bizler ki canlıların en kibirlisi
Ve yas’a dayalı başımızın
Yaşla şereflendirdiğimiz
Her mücbir an’ını
Unutmadan gitmeli.
İçimize teyelli ne çok şiir
Oysaki göbek bağımız yine onların
İhaneti:
Şiir mi doğurduk?
Şair mi doğduk anamızdan?
Belli işte:
Sevginin ve kalemin ittifakı.
Hadi, süzelim en delici bakışlarımızla
Evreni kutsayan aşkın
Revnak ve kaygan dokusunda
Sular gibi gürül gürül akan
Tıpası kayıp madem vecizelerin
Neye delalet bunca söylem?
Neyin inkarı
Açık ara farkla kaybolduğumuz düzlem?
Göğün merdivenlerine konuşlu her özlem
Sona varmayı değil
Sonu dahi dillendirmeden…
Az evvel öykündüğüm bir düş’ü sahipleniyorum:
Hayatın rimeli aktı artık.
Akça pakça düşlerin de siyah zihniyetine
Muhalif duruşu sorgulandı.
Methiyeler sunuyorum bilfiil:
Kozasında örgün
Sefasında sürgün
Mealinde dingin bir rüya dillendiriyorum biteviye.
Sahiplendiğim mizacımda
Soluklandığım her niyazımda
Ve parmak arası kabuslarında
Misket oynayan çocukların
Şiirsel bir sızı hissediyorum.
Yol yorgunu melekler.
Aklın melekelerine konan
Kelebek misali
Yarım ağız uçuyorum.
Bulutların tasviri
Dermanı mademki dertlerin
Bunca şiir ve sızılı yazı.
Demleniyorum bitiminde göğün
Rahmetli öyküler durağında
Helallik bekliyor bizim yolun seyyahı.
Yoldan çıkmış düşlerin
Beşgen özlemlerinde
Kara resimler var:
Kara kalemin sünepe varlığı
Ve cin Ali çizdiğim o muhteşem rabıta.
Göğün karekökünü alıyorum:
Sonuç fırtına.
Sonra bölüyorum bulutları
Tam ortasından ve
Üstüne döktüğüm göz yaşı ile
Kremasını hazır ediyorum
Az sonra esecek poyrazın
Üşüteceğini hayal ederek
Bir de çay demliyorum
Bulutlar demini alırken
Melekler nöbete durmuş madem
Ben mi?
İki dirhem bir çekirdek bir şıklıkla
İçimi çekiyorum
Aynadaki somurtuk yüzüm
Beklediğim gelmedi madem
Beklemeye değer miydi,
Demekten de öte:
Bir kâbusun frekansını ayarlıyorum;
Ne de olsa az sonra
Kararacak gökyüzü
Bir de çayıma iki şeker attım mı…
5.0
100% (18)