18
Yorum
35
Beğeni
5,0
Puan
1513
Okunma

tutumun var ya sanki de kalın ve soğuk bir duvar
bitip de tükenmeyen o katır inadın da
gönül ateşimi de söylemlerin hiç durmadan da tekmeler
hasreti közlerinden doğurtan çılgınlıktadır yaşanan o anlar
deşer de durur
böğrümün ortasında ki hicranın külleşen hisleri
sevgi ipini kopartırken o bitmez tükenmez hatalar
ruhum çöl gibi
ruhum kalıveriyor seraplarının tam ortasında
sil baştan silinişte başlamak zamana nankörlükte
her şeyi unutunca bitecek mi ki kahredesi onca acılar
gün boyu ben bekler de dururum karanlığına sığınmak için geceyi
o öz halin de nerede hani nerede kaldı o istem ve arzular
nereden çıktıysa çıktı o nankör fesatlığının dürtüsü
bir türlü de çözemedim ki onun kör bilmecesini
çokta kıvırtma gönülleri çıkılmaz girdabına düşürürsün en sonunda
hiç duymadın mı ki sen öksüz çocuğun bir yüreğinin olmadığını
ve yetim bir çocuğun arkasında bir dağa ihtiyaç duyduğunu
illaki de bilirsin gönül özünü kaybedenlerin gaddarlığını
aşksa ki hep aşk demiştin ya
iki mezara da iki taşa da ihtiyaç olmaz ki tek mecrada
saygı ve tutku içindeki çift gönüller
bu hayatta birlikte tek bir köprüdürler
bir ucundan diğer ucuna dek bu fani dünya da
birlikteliğe kiri bulaşınca kötü emelli çıkarların
gönlüme de hasretin o sancılı ızdırabı dadanır
ruhumda ki isyan ateşlenir kül oluncaya kadar
bırakışta gitti tüm duygularım cingöz oyunlara
böylesi ne görüldü nede duyuldu bunca riyakâr kaypaklıkların
son söz ağızdan çıkmadan gel de düzelsin tüm olgular
artık kör olası o kepengini de kaldır
kanatları kırılmasın özlem çeken gönül kuşlarının
bunca geçen zaman hiç yaşanmamış gibi say yokça
aşk kapısı yüzümüze kökten kapanmadan
sözümün içtenliğine takılıp da geliver sen usulca
hiç kapılmışçasına aşkın o taşkın seline
yeni baştan al gönlümü gönlüne ve elimi de eline
önümüzde bir ışık ol diye sana bu yürek der
ve yerlere dek kapaklanmış olan aşkımızın istemine
bir kez daha bir fırsat veriver
çekerek bizi gök kuşağı gibi o yedi rengine
inleyen ruhumun sesi ta arşa dek uzar
hüsrana uğramadan umutlar
ve düşmeden aşk elden ayaktan illa ki gözden
haydi gel ki kirpiklerimden derya misali taşmasın yaşlar
musalla taşına bu dertli baş düşmeden de geliver
sensiz de girilmez ki bu kara toprağa
ölümse ölüm
yeter ki seninle olsun be gülüm
bir ömürlük oldu da gitti bu zulüm
haydi gel
alışta gitmeden birimizi yabani bir yel
sabır da ömürde tükenip de bitti gayri
bu bize katmerli bir zulüm
gel de koşarak olmasa da salınarak gel be gülüm
her ne kadar yortu gibi kaldıysan da
kurban bayramımda
ben seni koyup da gitmeden Allah’ıma
katır inatlı kadın vakitli gelmeyeceksen de
geç de olsa bari yetişe bilecek misin son Fatiha’ma
sonra hiç faydası olmaz ki başını parçalasan da musalla taşımda...
(02.09.2018) AZAP...
5.0
100% (28)