0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
550
Okunma
merhabanın kırgınlığıyla örtüşüyor
bu medeniyet
yabani çiçeklerin boynunda mazot kokusu
taflan yaprağına sıçramış umutsuzluk
hangi kapıya varsak
yokluğa gerilmiş bir ağ açıyor düşlerimizi
dişlerimizde geçici zevklerin izleri
tertemiz ellerimiz
korkak arzularımızın yanıbaşında
toprağın sevdasında yeredememiş
kentli bir masalın işlediği kulaklarımız
acısını duymuyor ezilmişliğin
tutsak bir şafakta çınlıyor
böğrünü kafes kuşlarına dal eden utku
sahifesi mürekkep denizinden damla içmeyen
laf kalabalığı kitaplar
ufkumuza düşüp
yangınlar çıkarmıyor artık
yorulmamış baldırlarda gövde eziyeti
üç arşın gelmeyen bir seyahat
oysa yürüme mesafesinde duruyor
bakir ve aşk ile tanımlanmamış bir dünya
azılı bir gürültüyü durmadan
desteksiz notadan üryan
müzik deyip acımasızca
canhıraş ruhumuza sokan
işte bu medeniyetin karın ağrısı
beynimizin bütün gülüşlerini parçalayan
sahtesi makbul bir sohbet
dinlemekten öte
dilin çemberini çevirmek için
beklenen sıra
tene gömülü bir şey midir ki
aşk dediğimiz usta kaçak
endamı döndürüyor yalnızca
gözümüzde kendini arayan nazar
sevgilim bu çağdan ruhuma aldığım
yegane varlık
kuşun uçtuğu kervanın geçtiği
bir alem dolanır kafamın içinde
bundandır kendimi kaybederim
ıssızlığı kaderine giyenlerin kalabalığında
kendimi ararken rastlamak sana
rastlamak aleminde kaderden bir ayna
içimde vardığım yer
ve bulduğum şeyler
şüphesiz sana dair
28.07.2018
ali rıfat arku
istanbul
5.0
100% (6)