1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
2002
Okunma
Sustuğum yerde,
Ahşaptan bir yalnızlık karşılıyor beni.
Göğüs boşluğumda yorgun günlerimin derin izleri.
Yaşlanıyorum galiba bu aralar
Huysuz bir kadın oluyor ellerim.
Unutmuş değilim
Her yara başka bir kabuğun üstünden geçiyor.
Ayak seslerini duyar gibiyim.
Hani gittiğin o gün,
Ölü bir serçeyi emzirmiştim ben.
Süt kokusuna geldiler ardından.
Öpmedim kimseyi
Sevişmedim de..
Ve bu aralar seni her özlediğimde,
Ölü papatyaları gömüyorum gökyüzüne.
Kalbim şahit olsun ki,
Sana değil bu göz yaşlarım.
Kendi kendime ihanet ediyorum ben..
.
Biliyorsun düz bir kadınım.
Sustuğum şeyler bile günahkar bir geceyi doğuruyor ellerime.
Nasıl anlatılır ki hayal kırıklığı denen o şey
Ağlasam utanır yağmur kendinden.
Ve sırtımda kamburu çıkmış onca yara,
onca ayak izi.
Çamurdan heykel parçaları yapışıyor tenimin üstüne.
Ve karıncalar süt içiyor bir heykelin
soğuk gövdesinden.
En az bir serçe kadar avuçlarım var..
Rengi olmayan duvarlar düşün.
Rutubet kokan bir
bedenin içinden uydurdum bu yalanları.
Anlattığım bütün hayat hikayelerinde
ben vardım.
Darmadağın ve kızıl.
Sonrası biraz hanımeli,
Biraz papatya.
Ve sen herşeyi unutabilirsin bu geçen zamanda,
Hatta beni de.
Bir tek sana yazmış olduğum bunca şiiri unutma olur mu?
Her yağmur yağdığın’da
Ölüyorum çünkü...
Bu arada
Geçen gün başka bir hüseyin’in üstünden atladım mira!
O yüzden sol kaburgamı da kırdılar.
Yine de hiç acımıyor...
Özge Özgen
5.0
100% (6)