14
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
1949
Okunma

Tepinmek ne kadar doğru...
her an yol ve iz bilemeyen kör nefsimizin peşindeyiz
biz hüsranları çökerten kara hazan bulutları gibiyiz
bin bir bilinmezlik var bizim fıtratımızda
her şeye illa ki baş kaldırmak ikamet eder doğamızda
çırpınır da durur yüreklerimiz bin çeşit bilinmezliğinin içinde
başı sonu düşünemeyen vurdum duymaz bir bekleyişte
her sabah tan vakti tersten uyanıyor duygularımız
fitne beynimizde
yatar
doyumsuzluk ise gönlümüzde
kalkar
çırpınır da dururuz bizler olamayacak hayallerin peşinde
şimdi ki bu geçkin aklımla bir an da olsa düşündüğümde
anladım ki bir gün mutlak çanları bizim için de çalacak
öfkeyle sarsarak bizi yakamızdan hırsla savuracak
beyhude geçmiş zaman köz düşürecek uçkursuz bedenimize
heyhatlar kol gezecek hem içimizde hemde dışımızda
kor bir ateş topu gibi de pişmanlıklar çökecek
taş gibi saplanarak yüreğimize
haybeye bir aptallıktır böyle yaşamak
yaşamımıza bin bir manayı katmak yerine
anlamsızca şatafatın girdabında boğulmak
tokken bile aç olanlar için acıkmak değil midir insanlık
peki ne için ve de kimin için
manada ve maddiyatta ki bu müsrifçe savurganlık
uymasaydık nefsimize onunda bir yokluk zamanı olmazmıydı...
gönül tamiratını daha küçük bir sebiyken göz ve algılarla tamamlar
fırsat vermedik ki biz iyilik melekleri içi ve dışı nakış nakış onarsınlar
gel gör ki
gaflet yüklü bulutlar tüm havsalamızı kaplarlar
şükrü bilmediğimizden düşüyoruz aç gözlülüğüm-üzün tuzağına
bilsen nasıl hayıflanıyorum her yanlış damlasına kandığıma
salak ıslatırcasına sicim gibi yağdı üstümüze günahlar
sonrası mı hiç tartmadan gideriz bilinmez bir meçhule
derya yerine çekip de dururuz kıraç topraklarda biz küreklerimiz’i
özümüze yerleştirmek var ya sevgi ve saygıyı
yarışır gibi koşmamız gerekirken hayır ve hasenata
kafayı yemiş çılgınlar gibi
tamah ederek düşüverişte kaldık bu fani dünyanın külfetlerine
sevgiyle yaşayabilmeyi isterdik herhalde aşkımızla
evimizde bir demirbaş gibi görmeseydik kendimizi
oraya buraya koşuşturmaktan anlayamadık ki birbirimizi
açgözlülüğümüzün hizmetkar’lığında
ne çocuklar nede birbirimiz gelmedi ki hiç aklımıza
bir güvercin misali uçuşta sigara dumanı gibi havaya gitti mutluluk
şimdi ninem ile dedem düşü verdi gözlerimin önüne
bir kürsü üstünde nede zevkle yumruklarlardı kuru soğanı
gözlerinin içinin içine düşerlerdi saygı ve sevgiden
telaştan uzak kalınca bende içimin de içinde
meğer nede çok özlermiş’im yaşamın o sade ve berrak gizemlerini
bana nasılsın diye de sakın sorma hiç bir şeyi fark edemedim ki
çözemedim ki
duyguların ruhsal doyumsuzluğu ile sevgi şefkat ve saygıyı
hele ki sıcak bir kucağın masumluğu hiç gelmedi ki aklımıza
bir gün bile giremedik saf gönlümüzün içininde ki istemlere
hele ki hislerimizin okşanmaya olan ihtiyacı gelmedi bir an havsalamıza
yaşıyoruz eğer ki
bu yaşamaksa
değerler emekler
sevgiler vefalar
ve dostluklar
tattık işte huzur yerine huzursuzluğu eğer ki
bunun adı da tatmaksa
gındırlanıp da gidiyoruz işte eğer ki bu yaşamın adı yaşamaksa
doluya koyduk almadı boşa koyduk elbet ki dolmadı
bir kanat çırpışıyla sesiz sedasız uçup da gitti tüm yaşam
bundan gayri bende uçacak bir tek güvercin bile kalmadı...
(19.07.2018) AZAP...
5.0
100% (19)