11
Yorum
29
Beğeni
5,0
Puan
1352
Okunma

Eften püften
Bazen günün tekerine dolanan
Sonlanan aşklardan bile hazin
Bitimsiz umutlardan arda kalan…
Varlık da yokluk da diri düşlerin habercisi:
Yansız kelamdan seğirten
Üç beş kelimeyi nimet diye nasiplenip
Bir edaya vakıf belki en derin hüsranı
Yolun kenarına bırakan.
İçli dışlı olduğundan mı ne?
İçini dışına sunduğun her heceyi
Bir anne gibi sahiplenen.
Gölde durgun bir damla olmak da vardı ya,
Neyse deyip gözlerinin içine baktığım
Her heybetli şiiri sana atfettiğim
Sonrası Allah kerim,
Diyenlerin de yalancısıyım hani.
Öncemle topladığım varsıl düşleri
Eli kalem tutan bir çocuk kadar
Zafiyetlerimi sunduğum şunca şiire binaen
Dilsiz suretlerin
Gönül çeperinde bir var bir yokmuşçasına
Kundaklandığım her yeni güne
Kursağıma adayan bir hüzünden öte
Kayıp giden bir düşten bile acıklı
İçimdeki balyalarca resim
Dünde kaykılmışlığım yine
Zamana esir
Aşkın top yekûn sunumu
Cahil cesareti sevdaların azılı mensubu.
Kanayan hangi hücremse
Kâh tıkıldığım kâh ölüme mahkûm
Edepli olsam bile neye yarar?
Hele ki; içimde seğirten kederi
Baş göz etmişken ömrümle.
Hoyrat olmalı diyenlere nazire
Adımda saklı çiçekten yana bile dertliyim hani;
Gülüp gülmediğim ne malum
Mizansende hüzne rağbet
Ben ise şaibeli hükümlerden ırak
Bir gökyüzü teyelliyorum:
Sözüm ona dünüme tutsak
Sonra da yamalarını söküyorum
Edebin ya da nefsin dökümü kimince:
Ya sustuğum, susturulduğum;
Susmaya aday yeni bir günü bile
Hasretle kucaklarken şiir dilinde.
Ölümüne sevdalı olsam
Yanık kelamı ansızın ellerimle boğsam
Bir tabuya kenetli ahkâmları
Peşi sıra yüklensem kendimce
Artık düşlerin atıl penceresi
Dünde kaykılmışlığı
Zaman denen zeminin
En sıkkın maruzatı
Yine gök delindi de mi ıslaktır sayfam?
Yer yarılsa da girse şiirlerim
Kalemin tutsaklığına inat
Bir beyitten bile fazlaca uzun ismim
Bir gülüp bir de ağlamayı tehir etsem yeryüzünde
Gün batmadan gitmeliyim usulca.
5.0
100% (17)