0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
911
Okunma
şakağına saplanmış paslı bir kurşunla
çıkıyordu uğultu bayırını elleriyle tırmanarak...
mecbur hali yücelikler alçaltırken
kurt mihenkleri üzerine basarak
ne var ne yoksa dökülüyordu cebinde
her döküntü bir çöküntü oluşturuyor
ve sayısız nefes kesiliyordu
bitmeyecek bir yokuş
bilincinde perçinlenmiş
inancın dışında bir şey keşfetmiş gibi
anlayamıyor susuzluk
susuzluktan da öte bir sonsuzluk
yuvarlanarak göğe ulaşan taşlara inat
arayışlara balyozlar indirircesine...
şafak yok
ışık yok
karanlık yok
soyut yok
somut yok
madde yok mana yok
hiçlik yok
her tutunuşu bir yokluk üzerine
çıkıyordu hala anlayamadan
çıkıyor çıkıyor...
çıkış yok
yokluk yok...
can-i