3
Yorum
15
Beğeni
0,0
Puan
1041
Okunma
söz uçar
uçar da
yazı kalır mı hiç
o da kanat takar
s’özün peşinden
uçmaya heves edercesine
anlamını yitirmiş sözcüklere
kalp masajı da kafi gelemeyince
mektuplardan gemi yapıp
yol veriyoruz gözlerdeki ummana
kağıt bu
malum
yazılarla beraber ıslanıp
batıyor o ummanın
umar sız’ı suyunda
geri kalanları su tutuyor olmalı
ki onlar
kuyruğunda yazılı aşka aldırış etmeden
acısı hafiflesin diye
kuşlara özenip
bulut sürmek için belki de
yar dan kalma yarayla
katlanıp kendine
uçak oluyor semanda
suyu ve göğü dalgalandıran nedir ki
tutulacak ay
bahane mi arıyordu sence
sen söyle hadi
bu şartlar altındaki dünya
döner mi kendi kendine
şu kalem
şu kağıt
neyin tecellisi
var iken yok saymak
hangi kalbe sığar ki
şimdi
fal tutulsun kahvende
fincanın kulbuna parmağın geçtiğinde
tülleri aralayıp
göğe bak
sonra ay’a
daha sonra çıkar parmağını o kulptan
avuçlarına bak
söz ile birlikte uçan ne kadar yazı varsa
adımla bir olup
dolsun avuçlarına
kokla
fal tutan varlığım
nefes olsun içine
ve belki,
iade edesin tutar
tutar da
neyse işte
gerisini sen anla..