1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1030
Okunma
İstanbul’a İhanet
Dalgalar hırçınca dövüyor sahili,
Sanki dilsizce konuşuyor deniz,
Birikmiş üstünde yılların kirleri,
Türlü ambalajla gizlenmiş her şey,
Mavi denizin üzeri örtülmüş,
Sahilde yosunlar beliriyor, sessizce.
Ne güzel görünürken şehir,
Yüksek tepelerinden tarih fısıldar,
Bir medeniyetin şehri,
Modernleşme altında yok olurken,
İstanbul aslında ağlıyor,
Sahillerde dalgalar çığlık atıyor.
Yolculuklar azaba dönüşmüş,
Dolmuşlar küfe gibi doluyor,
Geç vakitte varılıyor,
Beton kafeste evlere sıkışmış.
Faytonlardan eser yok,
Egzozlar nefesi boğuyor,
Bir ses yükseliyor, "Durun!" diye,
Durdurun bu ihaneti, diyen bir ses,
Toprak kokusu istiyor caddeler,
Ne mi oluyor?
İstanbul bağırıyor, duyanlara,
Ağlıyor, haykırıyor, anlayanlara.
Kız Kulesi’nden bakarken,
Sultanahmet’ten ezan sesi yükseliyor,
Seni, beni, hepimizi çağırıyor,
Gülhane yokuşları yorgun ve üzgün,
Aman Allah’ım, o da ne?
Balmumcu’da gökdelen yarışında.
Çamlıca mahsun ve ürkek,
"Dokunmayın bana!" diyor, telaşla,
Şehrin ciğerleri artık solumuyor,
Üstü yetmediği gibi,
Altı da oyulmuş, yavaşça.
Dalgaların anlattıklarını anlıyorum,
Sahilleri yıkıyorlar,
Toprakla doldurulmuş,
Yeni meydanlar yapıyorlar.
Balıkçıların oltaları boş,
Çay sohbeti ise hüsran içinde,
Yetiş, kurtarıcı yetiş,
İstanbul intihar ediyor,
Sahillerde sert dalgalar şahit,
Gömleği kirletilmiş,
Kimyasal atıkların deposu olmuş,
Tuz oranı düşmüş, Boğaz’da,
Deniz canlıları dönüşümsüz göç etmiş.
Şehir yitiyor, kaybolan yeşillikte,
Filizlenmiş otlar can çekişiyor,
Üstü betonla kaplanmış,
Ve İstanbul, her köşesiyle küskün,
Usulca intihar ederken…
Ama ne olur, duyan var mı?
Bu şehir, hayatta kalmak için çağırıyor,
Birlik olmalı, bu seslere kulak vermeli,
Yoksa kaybolacak her şey,
Sonsuza dek silinecek izlerimiz,
Ve İstanbul, bir zamanlar bizden,
Hep hatırlanacak.
5.0
100% (2)