İranlı şair Şirazi der ki : “aşka uçma kanatların yanar.” , Mevlana der ki : “aşka uçmadıktan sonra kanat neye yarar ?”, Yunus Emre der ki : “aşka uçtuktan sonra kanadı kim arar…” Haktan birisi de der ki: “âşık olmadıysan kanat sende ne arar?”
Bu soğuk, asık suratlı kış gününde Yokluğun tetikliyor özlemlerimi Garip bir duygu bu Bir kürek kor var içimde sanki…
Korkuyorum Kalbimin sesini duyarsın diye Bir başka çarpıntı bu Anlatılır gibi değil Benzemiyor hiçbir şeye, Yerinden fırlayacak nerdeyse…
Yokluğunda Deniz arsız, ay sabırsız Seni soruyorlar biteviye Rüzgâra sor, yağmura sor diyorum Bak ben de bekliyorum özlemle… Bir bilene sormak istiyorum; Bunun adı aşk değilse ne?...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiir bahanem… Sözlerimin ne kadarı şiire uğrar bilmiyorum ama bugün dertleşmeye geldim…
Hepsi çok güzel, hepsi doğru söylemiş… Ama “aşk” sadece kanatlarımız olmasını mı beklemek? Ya o kanatları, bir ucuna hiçliğimizi de takarak “sevdim” dediğimize vermek zorunda kalırsak…
Aşk'tan beklentimiz ne ki bizim Güneşi Uyandıran Kadın? Yanımızda olması, Sesini duymamız, Dokunabilmemiz mi?
Ya bunlara sahip değilsek… Eğer bunlara sahip değilsek, “aşk” uzak mıdır bize?
Her şeyden önce bizim din kardeşimiz değil midir “aşk”?
Bütün bu sorularımı bana sorarsan eğer; Son iki yıl öncesine kadar; acının, hüznün, soğukluğun, karanlığın, çaresizliğin ve boşluğa savurduğum sözlerin adıydı…
Her gece o Canı-ı Cihan’ımın “asla okumayacağını” bildiğim halde sayfalarca “Bu Kaçıncı Mektubum Bilmem Ki Sana’ydı” benim için…
Gündüzleri ise duvarlar örmek, sonra o ördüğüm duvarları hayallerimi allayıp pullayarak bir anahtarın ucuna… Ve sonra o hayallerimi de satar oldum o anahtarın ucunda…
Ama sorma; karşımdaki o insanların gözlerindeki mutluluğun benim için ne demek olduğunu…
Tüm bu anlattıklarımla gelmek istediğim bir şey var… Ben bunca yalnız yaşadığımı düşünsem de, hep yanı başımdaymış “aşk”… Birine onu sevdiğini hissettirmek için, illa ve illa ki yanında, yanımızda olması gerekmediğini öğrendim… Çoğunu, hatta benim kaçırdığım kısımlarını da biliyorsun hikâyemin…
Şimdi sen söyle “annem” gibi sevdiğim “yüreği güzel” kadın… Her zaman ve her yerde yanı başımda değil miymiş “aşk”…
Ve hepimiz için öyle değil mi? Aslında hepimiz “şahane” masalların sahibi değil miyiz? Bunun için başkalarının masallarına bakmak yerine, hemen yanımıza, yanı başımıza bakmamız… Ve her “üşüdüğümüzde” bir aynanın karşına geçip sağ elimizi sol göğsümüzün altına koymamız yeter de artar bize, öyle değil mi?
deli sevene değil deli edene meyillidir yürek aşk dediğin gül yerine dikene gönül vermek ateşi kül dikeni gül geceyi gün edendir aşk Yusuf ile Züleyha gibi olmalı aslında sevmek
Aşkın çok net ve çok güzel tarifi nakış gibi işlenmiş bu muhteşem dizelerde.harika bir şiirdi.Yazdıran ve hisseden yüreğinize sağlık şairem.Canı gönülden kutluyorum.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.