0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1970
Okunma

yüzün astarı olur da lafın derisi olmaz mı?
söylenir başlangıç içinde,sonra gerisi olmaz mı?
hayatımızı çıkarırken hep vitrinlik köşeye
iki umut arasında geçen, hayat bir gün solmaz mı?
bir takvim cenderesinde ısıtılan bir hayat
hakikatin aynasında yansıyan çehreler
her gün biriktirdiğimiz şey düşünsene biz memat
kutlarız yenilgimizi kızarmadan çehreler
gösterişsiz yok anımız şeheviye davetiye
rezidanslar bizim olsun fakir fukara ne ala
her cümlemiz sufice kavramlara renk katar
kimse bizi ırgalamaz afra tafra ukela
Hani gönül insanıyız ya dilimizle şevk veren
Hani uzatırız elimizi dikenlere gül deren
İşimize gelmediğine mahalle baskısı cenderen
hayatımız sörf tahtası, uğulduyor boşluklar
ne kadar süslesen de vitrinin ışıklarını
hep bir sahtelik var damarlarda dolaşan
geçmişe dair bir iz yok değerler un ufak
dünyevi bir bedende kusmuklar dolup taşan
kendi başımıza hangi işi hallettik vicdanen
tüm ruhumuzu kirletmenin ne mantığı kaldı?
tek tek peşkeş çektik hürriyetimizi zaaflara
bize bizden başka leş dışında ne kaldı.
ataletin kucağında gün sayar takvimler
tembelliğin örüntüsü karartmış defteri
yol kaybedilmiş umursanmaz labirentli hikaye
ne muhasebe ne kaygı varsa yoksa dünyevi
oturmuş bekliyoruz gökten insin zenbille
ne say var ne gayret bize özgün nafile
yapmacık ve yalanlarla umut dolu yarınlara
nasıl bir beklentim olur bendeki bu cehille
ben değişmiyorsam kendimde kim beni düşünür ?
artık ayağa kalkmamızın zamanı değil mi?
yaşamak bir ağaç gibi ve bir orman gibi hür
bize yakışan göstereceğimiz insanlık değil mi?
…..
yusuf erdoğan