4
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
1507
Okunma

Elimi yüreğime koyuyorum
tam şuramda amansız bir acı
içimde öyle bir acı var ki
sanki kör bıçak içimi diliyor
yokluğun biliyorum
ama bilmezden geliyorum...
Sanki içimin yaylasından ölüme göç var
ruh coğrafyam yer değiştiriyor
yer gök yokluğuna dönüyor
içimin acısına bulutlar ağlıyor
kaç gündür aralıksız şehrime yağmur yağıyor
yinede içimin yangını dinmiyor
kâh ateşe
kâh dumana
kâh küle dönüyorum
Aşk’a semazenim.
Hüü diye dönüyorum...
Artık ne gecenin
ne de gündüzün anlamı yok
ne acısız bir günüm
ne bir gecem var
her gün acıya provam var sanki
içimin ağrısında deliren kuşların yuvası dağılmış
ne onlara yuva
ne kendime omuz veriyorum
ne göğün mavisi yokluğuna çare
ne yaramı sarmayı biliyorum
garip bir haldeyim işte...
Bu yüzden
ne zaman kendimi tamire kalksam
içimde ki kör bıçak kendini gösterir
yokluğun içime oturuyor
sürer anılar yokuşuna
soluksuz kalırım
susan dilime inat
içim haykıra haykıra seni ağlar
her yol sana çıkar
her sokak çıkmazım olur
ayrılıktan bir düğüm daha atılır boğazıma
sesimi yutmarım
dilim tutuk, sukût ederim...
Hani şimdi çağırsan, bir kez canım desen
yüreğim soluksuz sana koşacak.
ben şairin
sen bitmeyen şiirim olursun ya
boş ver...
Lakin bu kadar kolay değil
keşke avuçlarına bıraktığım yüreğime iyi baksaydın
her şiirde öldürmeseydin
satır aralarına gömmeseydin beni
gözümden, gönlümden düşmeseydin
keşke dünsüz, yarınsız bırakmasaydın beni...
Tam şuramda elimi koyduğum yerde
öyle bir ağrım var ki
adı yarım kalmışlık
adı yokluğun
adı sen olan
nasıl unutulur bilmiyorum
yabancısı kaldım...
ASMEROZ-62
Gülşen Polat