2
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1848
Okunma

Nûr-i zikrullâhı almayan kimse,
Zikir ile mevtâ olmayan kimse,
Yaradan’ı kul’da bulmayan kimse,
İmâm-ı Ali’ye varamaz aslâ.
Ezelde pîrine ikrâr vermeyen,
Kırklar meclîsinde ceme girmeyen,
Yedi güzellerle sohbet etmeyen,
İmâm-ı Ali’ye varamaz aslâ.
Erenler evinde aş yiyemeyen,
Nâmerd nefsi ile baş edemeyen,
Ehl-i beyt’e gözünden yaş dökmeyen,
İmâm-ı Ali’ye varamaz aslâ.
Ecel şerbetini içemeyenler,
Ölüp, vücûd kabrine girmeyenler,
Fenâ’dan Bekâ’ya göçemeyenler,
İmâm-ı Ali’ye varamaz aslâ.
"Yahyâ Sâlih", Hakk’a vâsıl olmayan,
Halk içinde Hakk’la konuşamayan,
İlm-i ledünniye vâkıf olmayan,
İmâm-ı Ali’ye varamaz aslâ.
Yahyâ Sâlih Altındağ. (Fakirullâhmelâmî)
İstanbul.
27/07/2014/Pazar.
Nûr-i Zikrullâh: Zulmeti defeden zikir. (Anmak)
Mevtâ: Ölüler, ölmüşler, cenâzeler.
Yaradan: Allâh.
Kul: Allâh’a göre insan.
İmâm-ı Ali: İslâm’ın Dördüncü halîfesi. Hz. Ali (k.v.) Efendimiz.
Ezel: Başlangıcı olmayan, her zaman vâr olan.
Pîr: Yaşlı ihtiyâr. Bir tarîkatin kurucusu.
İkrar: Açıktan söylemek, kabûl ve tasdik etmek.
Cem: Toplama, bir yere getirme.
Sohbet: Konuşma.
Aş: Yemek.
Nâmerd: Korkak, sözünde durmayan, alçak, insanlıktan habersiz.
Nefs: Can, kişi, kendi, öz varlık. Bir şeyin zâtı olan, kendisi.
Ehl-i Beyt: Ev halkı, çoluk çocuk. Peygamberimizin âilesi.
Ecel Şerbeti: Ölüm içkisi. (Bîhurûf Zikir)
Vücûd kabri: Ten, beden, insanın vücûdu.
Fenâ: Yokluk, yok olma, kendi varlığından geçmek.
Bekâ: Devamlılık, ebedîlik.
Derviş: Gönlü mânevîyatla zengin olan fakir.
Yahyâ: İbrânîce’de (Tanrı Lütûfkârdır) anlamında.
Hakk: Doğru, gerçek.
Vâsıl: Ulaşan, erişen, kavuşan.
Halk: İnsan topluluğu, insanlar.
İlm-i Ledün: Allâh katındaki bilgiler.
Vâkıf: Bilen, haberi olan.
5.0
100% (2)