7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1350
Okunma

gün doğmadan
doğardın evimize anne;
ak alnınla karşılardın günü...
sobayı yakar,
koyardın yaşlı demliği ateşe;
sımsıcak bir sabaha uyanırdık anne...
sonra çantanı hazırlar,
düşerdin karanlık yollara;
seni alıp götürecek
o, otobüs gelene kadar,
kim bilir ne hayaller
kurardın anne...
sulu mezar da ağır ağır
çiğ tütünü içine çekerdin,
akşama dek
ekmek için diri diri
mezara girerdin anne...
paydos zili çalınca,
aynı telaşla hazırlanıp yine
yol üstü çocuklara alınacakları
özenle koyup çantanın içine
alelacele,
-ver elini çoban çeşme-
yokuşu tırmanıp ter içinde,
eve kendini zor atardın anne...
nefes nefese kalırdın;
yorgun düşerdin anne...
usulca yanına sokulup
koklamak için seni
annem, annem;
çekerdim ben de seninle
çiğ tütünü ciğerlerime...
(…….)
bir nisan sabahı
göçüp gittin anne…
bir yüzünün aklığı
bir de tütün müptelalığım
sürüyor anne,
biri bende biri oğlumda
göremediğin…