1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1001
Okunma
bazen bir susuş oluyorum
içimde ülkelerce dağlar devriliyor bedenime
onca yükü kaldıramam diyorum
onca yıkıntının arasından sağ çıkamam diyorum
dizlerimde yaralar binleri geçti
yüreğimde milyonlarca yara kanamakta
ellerim nasırdan kabuk bağladı
ve olanca bir ses çığlık atıyor içimde
sonra sen akşam üzeri oluyordun
bense bir karanlığa teslim oluyordum
ama yinede seni düşünüyordum
bazen bir çöl kadar sessiz
bazen içimden bir fırtınaya yakalanıyordum
bazende göç ediyordum kendime uzak kentlere
yalın ayak koşar gibi kaçıyordum kendimden
tenimin her tarafında bıçak kesiği
kanayan bir yara ağzı gibi canım acıyor
sanki acıların yaşandığı zamanda durmuş beynimde yalnızlık
ölümün kursağıma saplandığı zamandı
tanrıya ve yağmura açıyordum ellerimi
kuruyan topraklara bereket yağsın istiyordum
çiçekler açsın, kuşlar uçsun, çocuklar koşsun istiyordum
gök mavi dökülsün salkım saçak
öylece dalıp bir düşün içinde
dünyanın senle güzelleştiğini düşünüyordum
susmak ne büyük ölüm diyordum
ama susarak kayboluyordum bu dünyada
artık pencereler karanlığa açılıyordu
kapılar kendi içine
nefes almak çok zordu
dağlara düşen sis kadar korkutucuydu
ve küllerinden yeniden doğmak kadar imkansızdık
biz bir yaşamın içinde ölümü bekliyorduk
ama ölüm bizi öyle çabuk almıyordu koynuna
sonra ömürde yaşlanıyor
eski bir şarkı kadar yalnızlaşıyor insan
ben yağan yağmurları sen bilirdim
uçan kuşları, gülümseyen çocukları
rüzgarı sen bilirdim
denizleri, kelebekleri, şiirleri
hayatı, yaşamı
nefesi
kalbin atışını
şimdi hepsi öldü
bizde öldük
ama seni seviyorum
ölmeden önce ağzımdan çıkan son sözüm
nefesin yetene kadar bunu unutma
ibrahim dalkılıç
13.10.2017
22.03 izmir