1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1011
Okunma
NASTENKA-1
Ne de güzel başlamıştı yolculuğumuz
Nastenka
Sana sarışın,
Mavi Rus dilberi diyordu
Bütün ajans bültenleri.
Oysa ben seni Petersburg’ un
Nehri ayıran
Korkuluklarında keşfetmiştim.
Korku dolu gözlerle
Sense,
Gözlerinle
Yaş dokuyordun,
Ayrılık kokuyordun
Aniden bastıran yağmurun,
Buğulu sisleri ardında
Senin
Bir hayal gibi silinip,
Süpürüleceğinden korkuyordum
Nastenka!
Haritaların dışarı taşan,
Yırtık kısmında
Hücrelerin
Bütün kodlarını değiştiriverip,
Nataşalaşıyordun
Sarışın,
Mavi gözlüm
Nastenkam!
Ruhunun bedenime,
Bedeninin ruhuma sızdığı
En yarık,
En yanık halim.
Artık
Gülücüklerin de merhem tutmuyor
Nastenka.
Yarıklarımda
Yeniden bir diriliş çığlığı yarat
Hücre hücre çoğalt kendini
Çığ gibi,
Sara sara,
Dona dona,
Dolana dolana...
Bohçanı omzuna asmış
Beni de kaçır diye yalvarıyordun ülkene
Oysa bilmiyordun Nastenka’m
Benim de senin gibi
Yıkık,
Viran ülkelerimin olduğunu.
Nehri ayıran köprünün korkuluklarında başladı
Senle yolculuğumuz.
Nehir,
Durmadan
Aktığı yöne insan taşıyordu
Bizse
Farklı yönlere bakıyorduk.
Ayaklarımızın altında çiğnediğimiz köprü
Umutlu
Umutsuz
İnsanları buluşturuyordu,
Bizse
Umutlarımızın bile farkında değildik.
Nehri ayıran köprünün korkuluklarında
Kıtalar arası köprümüzün harcını atmaya başladık.
Durmadan ağlıyor,
Sevginin harcını suluyordun
Nereden bilebilirdim ki?
Bu denli vefalı olabileceğini
İlk harcı sen atmıştın
Boylu boyunca utandırmıştın
Oysa beni
Artık anamdan,
Ninemden dinlediğim
Şârka ait
Ne kadar masal varsa
Erkeği büyüten
Hepsini ama hepsini,
Kendimle yırtıp atacağım Nastenka!
Sular durmadan akıyor,
Sen durmadan susuyordun
Hıçkırık oluyordu susuşun,
Nehrin hırçın,
Köpüklü sularında.
Nehrin kapakları açılmışçasına
Coşuyor,
Coşuyordun.
Veyahut da
Bu soğuk kış gününde
Tabiatın dengesi bozulmuş,
Senin benim gibi
Bütün karlarını eritiyordun.
Ne yalan söyleyeyim Nastenka,
Ben de karlarımı erittim.
Sonra
Yangın yerinden kaçarcasına
Yürüyordun Nastenka.
Doğru,
Haklısın güzel kız!
Ben de ömrümde
Hiç bu denli yangın görmemiştim.
İyi güzel de,
Sana ne oluyordu?
Benim alevlerim taşıyor olamazdı.
Kendi alevlerinden miydi kaçışın?
Kaç güzel kız kaç!
Dibine çivi çakacak değiliz ya dünyamızın,
Koordinatlarını saya saya
Peşine düşeceğim Nastenka.
Bekliyordun,
Evet bekliyordun
Henüz on yedisindeydin ama;
On altısında sevmeye başlamıştın.
Sarışın,
Mavi gözlü Nastenka’m
Sonra,
Umut taşıyan köprüde
Hızlı adımlarına
Akort vermeye çalışıyordum
Yüreğimin çeperlerinde
Peşin sıra
Aynı okyanusa sürükleniyordum,
İçinde
Bütün canlıları barındıran.
Sonsuzluğu andıran gözlerinde
Gemilerimi batırdım
Masmavi bir sonsuzluktun
Oysa bana bu yüzmeler
Hiç öğretilmemişti
Ben derede kulaç atmıştım hayata
Sense okyanusların asi kızıydın...
Benim sularım
Her mevsim kirli bulanık akardı,
Seninse,
Mevsimini değiştirirdi kıtaların.
Ansızın sağanak yağmaya başladı
Şaşkınlığımla beraber
Soğuk mevsimlerin kızıydın
Terini hiç mi hiç ısıtmamıştın.
Bense anamdan emmiştim dört mevsimi.
Hüzün dolaşırdı,
Gözyaşlarınla
Yüzünün deltasında.
Okyanusunun en derininde
Volkanlar patlıyordu,
Soğuk mevsimlere inat.
Bana hikayeni anlatmaya başladın
Çok sonraları
Hiç kimseninkine benzemeyen
Hani sen çocuktun,
Ninen vardı,
Âmâ,
Kulakları zor duyan
Ne yapsın ninen?
Çengelli iğneyle
Seni kendine bağlıyordu.
İnan hiç kızmıyorum ninene
Ben de
Çengelli mi bilmem ama;
Sana
İyiden iyiye bağlandım
Bulutlara karışıyordun;
Suya,
Toprağa,
En kötüsü de
Kanıma...
Ben kulaç atıyordum
Mavi gözlerinde,
Sense,
Yağmurlarını damıtıyordun
Kirpiklerinden,
Dalgalarımı büyüterek.
Med-cezirdi varlığın,
Yokluğun
Vardın,
Yoktun,
Bir vardın,
Bir yoktun
Ne kadar da birbirimize benziyorduk,
Seni de ihtilaller emzirmişti.
Devrim devrim büyüyorduk,
Cellatlarımıza inat.
Sokağa fırlıyordum aniden
Nehrin suları mı taşmıştı ne
Ipıslaktım.
Canhıraş,
Telaş içindeydim.
İnsanlar vardı,
Sana benzeyen,
Sarışın,
Mavi gözlü insanlar.
Güneşin sarısını,
Denizin mavisini
Taşımayan
Benziyordu kulakları,
Burunları,
Aynı elma gibi
Biri tatlı,
Biri tatsız elma...
Kızma ama Nastenka
Bakarak
Elma da seçilmiyor ki
Dişlerine geçirmeli,
Dişlerine
Sonra
Tatlı tatlı,
Hayaller kurmalı
Sana,
Bana;
Çocuklarımıza dair
İliklerin boşalmalı,
İliklerin...
Hiç bitmeyen bir hikayen vardı
Ardı sıra
Geceler süren
Ne yalan söyleyeyim
Konuştukça sen,
Nehrin suları
Çakıl,
Yosun,
Sürüklüyordu.
Konuştukça sen
Böğrümdeki çakılları,
Beynimdeki yosunları
Sürüyordum.
Nehir oluyordum,
Deniz oluyordum
En sonunda da okyanus
Bütün kıtaları,
Limanları,
Sen soluyordum ,
Senle soluyordum.
Nehir durmadan akıyordu
Grigory Rasputin’imiz vardı
1916’sında çarın zehirlettiği,
Kurşuna dizdiği;
Yine de öldüremediği,
En sonunda da
Ellerini bağlatıp arkadan
Tıpkı ihaneti gibi
Nehrin buz kesen sularında
Akan bir mezara dönüştürdüğü,
Grigory Rasputin’imiz.
O günden beridir
Bu nehir,
Anıt bir mezardır.
Akan,
Yerinde durmayan...
Şu yerküredeki çanakları görüyor musun
Nastenka?
Biri gökyüzünde
Biri de
Denizin dibinde
Yooo.... Yooo.......
Boşuna bakma
Gözlerime
Onları
Henüz senle
Doldurmadım.
Derinlere in
Tıpkı
Derinlerime
Biliyorum,
Duyguların bakir değil
Manastırda yaşadığını da
İddia etmiyorum
Alışmışsın
Bulutların
Beleş sevdaların
O seni aldatan
Sahte huzurlarına
Gel sana
Bizim oraların öykülerini anlatayım
Sana benzeyen;
Kırılgan,
Nazlı öykülerini...
Seccademsin
Anadolum gibi
Ana dolu…
Analık dolu…
Gözlerin Marmara...
Saçların Karadeniz
Boylu boyunca uzanır
Kır düşenleri de
Doğu Anadolu,
Saçının en tepesinde...
Marmara’ya uzanan kanyonlar,
Menderesler çizerek
Hüznü,
Gözyaşlarını akıtır Ege’ye
Nehirde biriktirdiğin
Hüznü,
Gözyaşlarını.
En çok da
Güney Doğuma benziyorsun
Çorak
El değmemiş
Yetim
Ellerde büyüyen
Erciyes kadar
Yılın on iki ayı
Kaygandır zeminin
Akdeniz
Ak olan o deniz,
Memleketimin gün âhlarıyla
Dolup taşmış,
Dalgaları bile ses vermez olmuştur.
NASTENKA-II
Tanrılar için herkes
Tapınaklar,
Sunaklar verdi.
Benim sana verebilecek,
Üst üste dizebilecek
Çakıl taşlarım dahi yoktu.
İnsanız amenna.
Tanrılar adına,
Tanrıların bize sundukları
Nimetlerin şerefine
Kurbanlar adandı.
Benim için
Tanrının en büyük nimeti
Sendin Nastenka.
Sana adayacak hiçbir şey bulamadım.
Benim sana adanacak tek yanım
Ayrılığımız,
Hasretimiz olsun.
Tanrıların şerefine.
Köleler
Efendilerinden kaçıp
Firar ettiklerinde
Nereye sığınırlar?
İşte ben de şu an
Aynı ruh halindeyim.
Beni kasıp kuşatan
Bütün efendilerimden kaçtım.
Senin gölgende soluklanmaktayım.
Sorarım sana
Köleler
Efendilerinden kaçtıklarında
Nereye sığınırlar.
Ben,
Beni sarıp sarmalayan,
Bir hallaç pamuğuna çeviren
Ruhumdan kaçıp
Buğulu nefesine sığınıyorum.
Senin nefesin ki
Anne sütü
Her mevsim taze,
Bereketli,
Güzel
Tatlı
Nefesin
Bütün mevsimleri yaşatır bana.
Kimi zaman
Sonbahar oluyor nefesin,
Kimi zaman
Kış.
Kimi zaman
Yaz
Kimi zaman da
İlkbahar.
Bütün mevsimler,
Sonbahar,
Kış,
İlkbahar,
Yaz
Tekerlemesiyle başlar.
İlginçtir
Senin mevsimlerin
Bana önce ilkbaharı
Ardından kışı,
Sonra tekrar yazı
En sonunda da
Sonbaharı yaşatıyor.
Anlayacağın
Okul duvarlarında
Bana kör kütük ezberlettirilen
Bütün mevsim panoları,
Senin ruhunun iklimlerinde
Birdenbire değişiveriyor.
Artık ne yıllar
Ocakla başlayıp,
Aralıkla bitiyor,
Ne yılın
En kısa gecesi
Ne de
En uzun günü
Bilindik tarihte
Hangi yarım kürede yaşadığımı da
Unutuvermişim.
Sensiz
Ne mevsimlerin,
Ayların,
Ne de kıtaların
Bir hükmü kaldı.
Tanrılar için herkes
Tapınaklar,
Sunaklar verdi
Ben sana
Ayrılığımızı,
Hasretimi verdim
Bilmem bununla,
Ayrılığımla
Yani sensizliğin
En acı adağıyla
Kaç cennet serilir
Ayaklarımızın altına
Tanrıların lütfundan.
Sen
Saınte katedraline gidip
İçin için
Günahlarını,
Ayrılığımızı
Döküyordun
Gözyaşlarınla yuvarlayarak
Ne dersin bilmem ama
Ben de
Senden bu yan
Bütün dinleri
Tek tanrıda birleştirdim
Nastenka…
NASTENKA -III
Gitme Nastenka
Beni en zor ayrılığımla
Volga nehrinin hırçın sularıyla
Baş başa bırakma
Gitme Nastenka!
Bu nehirler asi
Bu nehirler delişmen.
Köpüklerinde
Sarhoşluğum
Köpüklerinde
Sensizliğim
Daha da sarhoş
Daha da sensiz
Gitme Nastenka.
Volga nehri hırçın
Volga nehri asi.
Biliyorum seni Nastenka,
Ateşlerde seni
Mahşer mahşer gezeceğim.
Ve sonra
Seni
Tanrıdan lütfedip
Kendi cennetlerimi
Bağışlayarak
Mahşer mahşer
Ateşlerinde yüzeceğim.
Bir tutam ateşi de çalarak
Tanrıların hikmetinden
Prometus misali…
Sevdamızın,
Dünyamızın,
Yarım kalan
Ayrılıklarını aydınlatacağım.
Alev dolu bedenimle
Evren evren
Yaşayacağım seni
Bedenimde aydınlanan ateşimle,
Seni anlatacak,
Seni sayıklayacağım.
Akbabalar duyacak sesimi
Evrenin
Tanrıya en yakın katında
Ciğerlerimi
Dilim dilim
Ahımla,
Aşkımla,
Akbabalara emanet edip,
Alev alev büyüyeceğim.
Nastenkam
Biricik sevdiğim benim
Ülkeni
Boydan boya dolaşan
Ne Volga
Ne de asi Fırat’ım,
Dicle’m,
Bukle bukle
Dökülseler içime,
Yine de
Bu yangını,
Sensizliği,
Söndüremeyecekler.
Bütün Mecusi tapınakları
Dizlerimizde tövbe getirip
Aşkımızı kutsayacaklar.
5.0
100% (1)