1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
813
Okunma
Tek taş bir yüzüğün pırlantası gibiydi
göğsüme iliştirdiğin madalyan
pırıltılar sunan
yeknesak herdem yenilip kendime
yine dolaşıp mısralarında
demlenip döküldüm eteğine
şehrin yoksul ışıkları
haylaz serpantinler serperdi evlerin camlarına
eğlenceden dönmüş bir gecenin
güz sancısı gibi olurdum
in cinin bile top oynamadığı sokaklardayken
sen efkarlı bir yol olurdun kendine
sarhoş figürler çizerek yalpalayarak
ben bakar kalırdım ardından
bir ışık hüzmesi bir mücrim gölge
köşe başlarını tutardı
ömürlük saatlerin yürek hırsızı
bu sızı bu dinmeyen sızı var ya
yıllar yıllar öncesi göğsümü yırtarak taktığın
kadim bir geçmişin madalyasıdır
biçare mevsimlerin solan renkleridir
solan renkleridir sarışınlığım
şimdi ürkek bir kuş gibi
çırpınıp duruyorken içimde aşkın
üzülme salacağım özgürlüğüne
Yüksel Nimet Apel
20/Eylül/2016/Salı/Bodrum
5.0
100% (7)