2
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1310
Okunma

Kenarından yürüdü tarlasına gelince
Yere eğilip bir dal aldı ince mi ince
Sekiz dönümlük tarla, uzak değildi çaya
Zarar vermemişti sel, filizlenen buğdaya
Otlar ıslaktı hâlâ, gece yağan yağmurdan
Toprağın kıvamıysa farkız idi hamurdan
Parlıyordu yapraklar, cila vurulmuş gibi
Bulutlar bakıyordu gökten yorulmuş gibi
Geçerlerken güneşin önünden yavaş yavaş
Gözlerinde yoktu ki dökecek bir damla yaş
Cemil bey arasında, dolaştı servilerin
Cümbüşünü seyretti yeşille mavilerin
Çayın gür homurtusu azalmıştı bayağı
Bir desendi çamurda, kargaların ayağı
Üç dallı çiçeklere, benziyordu şekiller
Desenleriyle sanki tabloydu kızıl killer
Çer çöpten yuvaları, çatısız gece kondu
Bazen dallar onlara en harika balkondu
Yavrular büyür anne - baba himayesinde
Zerre menfaat yoktu bunların gayesinde
Doğurup terketmezler onları, dağa taşa
Zira sevgi vermiştir yüce Yaradan kuşa
Tüysüz de olsa güzel, görür hepsini gözler
Çirkinlik nedir bilmez sevgiyle dolu özler
Yaşlı adam yavaşça, yürürken çay yönünde
Bir kuş yavrusu gördü bir kaç adım önünde
Otların arasında, hali pek perişandı
Ona acıdı, ne de olsa o da bir candı
Sendeledi biraz, zor duruyordu ayakta
Ölürdü anasından, yuvasından uzakta
Düştüğü yerde kalmış, gidememiş bir yere
Cemil bey seyrettikten sonra kuşu bir süre
Eğilip hemen yerden aldı iki eliyle
Sever iken dedi ki vicdanının diliyle:
»Zavallıyı kaldırıp yere çalsam, çiğnesem.«
»Kanadı kırıp sakat bırakmayı denesem.«
»Elime ne geçecek, kâr mı, sevap mı, nedir?«
»Onunki de bir candır, şefkatli bir annedir.«
»Yavrusunu görünce, bağırsakları yerde.«
»Nasıl dayanacaktır, bu acıya, bu derde?«
»Başında bekleyecek kim, kim bilir kaç saat?«
»Allah’ın bir lütfudur, her şeyden tatlı hayat.«
»Onun verdiğini ben, şu yavrudan çalamam.«
»Benim olmayan canı, keyfim için alamam.«
»Dallara konup ötse, sabah damlarda sekse.«
»Bir sonbahar gününde, cevizlerimi dökse.«
»Daha iyi olmaz mı, öldürmek neye yarar?«
»Canı almak Rabb’imin vereceği bir karar.«
»Yuvası boş kalmasın, o da bir ana olsun«
»Ve kanatların altı, hep yavrularla dolsun.«
»Açılmış şu gagaya, biri yemek koymalı.«
»Garibler sabah akşam tıka basa doymalı.«
»Yoksa ölüp giderler, ağaç tepelerinde.«
»Kurtlar delikler açar siyah tüy pelerinde.«
»Düşer yaprak misali, kara toprağa tüyler.«
»Kuşlar susarsa ıssız kalır ormanla köyler.«
Yavrunun gözlerine, bakar iken Cemil bey
Dedi ki »Yerim seni, Allah’ım ne şirin şey.«
»Şimdi yuvan nerde, bulmalıyız beraber.«
»Üzülür annen seni hiç göremezse eğer.«
.....
Tüylerini sevdikten sonra yavru karganın
Hemen ucundan öptü, uzun ince gaganın
Ardından avucunda, sevdi siyah şekeri
Henüz tüylerle kaplı, değildi sıcak deri
Gagalar rızık bekler gibi açıktı daima
Merhametin var ise hadi gel de acıma
Adamın ceketinden, çiçeğe kondu arı
Oradan seyreyledi Cemil beyi, civarı
Niyeti sokmak mıydı, kim bilir, belki de
Ayaklara yapıştı, polen denilen madde
Yaşlı adam yukarı, baktı ve yuva gördü
Yaklaşınca serviye, hemen elini sürdü
»Tırmanabilir miyim?« dedi fısıldar gibi
»Evine koymalıyım bu kimsesiz garibi«
Yavru kargayı soktu, ceketinin cebine
Götürüp vermek için, şefkatli sahibine
Kollarıyla sarılıp gümüş renkli gövdeye
Tırmanıverdi çok zor gelse de bu dedeye
Nefes nefese kaldı, daldan tutana kadar
Yukarı bakıp dedi: »Daha iki metre var.«
Sonra yavruyu kontrol etti ölmesin diye
Can Allah’ın verdiği en kıymetli hediye
Hemen tekrar tırmandı dallara basa basa
Bir kara karga gördü, hali hüzün ve tasa
Servinin etrafında, defalarca tur attı
O esnada adamın sırtına budak battı
Yine de pes etmedi, tırmandı sabır ile
Bir kargayı kurtarmak içindi bunca çile
Zorluğa rağmen geldi, yuvaya yaşlı adam
Terden beyaz saçları, olmuştu sırılsıklam
Üç yavru daha gördü yuvaya bakar bakmaz
Gerçek insan, hayvanın dahi evini yıkmaz
.....
Yavruyu koyar iken, içinden şöyle dedi:
»Rabbim rızkınızı çok bol eylesin ebedi.«
»Her canlının evi var, emek verip yaptığı.«
»Ayaklar kazma oldu, gagalar da bir tığı.«
»Yuvayı örmek için, kaç gün çalışır bülbül?«
»Cehalet hem insana hem hayvanlara bir zül«
»Anlamıyorum nasıl bozarlar şu yuvayı.«
»Kızar bana kazısam duvarından sıvayı.«
»Kuş bile olsa hakkı, var evini kurmaya.«
»Haddimiz değil alıp çöpünü savurmaya.«
»Burayı ne emekle, yapmıştır anne karga.«
»Uzak yerlerden çöpler taşıdı küçük gaga.«
»Şu gariblere bak ya, ne kadar da acizler.«
»Onlar kimsesiz değil; Allah onları izler.«
Cemil bey biraz daha durdu hemen inmedi
Anne karga yaklaştı ondan korkup sinmedi
Adamın iyi insan olduğunu hissetti
Bunu da ötüşüyle, bakışıyla aksetti
İçgüdüleri anlar, kim iyi ve kim kötü
İnsandan vefalılar içseler de çiğ sütü
Daldan dala geçerek ağaçtan indi yere
Çok bahtiyardı zira hayrı yeğledi şere
Hayırda hayat vardır, sevgide ise huzur
Onu bulamayanda vallahi yoktur surur
Yavrular ötüyordu sevinçten, coşa coşa
Mutluluk nidaları gider her zaman hoşa
Teker teker doyurdu, karınlarını anne
Arta kalan ne varsa garibim yedi yine
Kanatların altına girdi doyunca dördü
Tüylerinden rüzgâra adeta duvar ördü
Yaşlı adam yürüdü baka baka yukarı
Hemen peşinden uçtu onu izleyen arı
Hayvanın varlığından bihaberdi Cemil bey
Ki zor görülüyordu, zaten bu minnacık şey
Çaya doğru yürüdü…Su bulanıktı hala
Karşıya geçmek için, ihtiyaç vardı sala
Yamaçların toprağı, kapılıp gitmiş sele
Sürükleyecek bir şey bırakmamıştı yele
Sigarasını yaktı, yürürken çaya, sele
Simya’nın hali idi taktığı tek mesele
Anneyi özlemişti, küçükleri daha çok
Onun görmesinden gayri bir dileği yok
S / ÂYE 24 EYLÜL 2017 / ESKİŞEHİR
5.0
100% (2)