1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1687
Okunma
yankısı kalır seslerin
kuş tufanı bir yok oluşta
güz masallarının satıldığı çarşılarda
eskimiş kitaplar güncesi
seni hatırlatır şimdi
yorgun zaman mahşerleri
kıyısı yok bu denizlerin
yok tutunacak yakamoz uykuları
esrik düşlere konuk bir sevdadır şimdi
yakın ne, uzak nasıldı gözlerimizde
geceyi fısıldayan mektuplar bilirdi herşeyi
ve sonra herşey sustu hiç söylencelerinde
yorgun bir yağmura sığınırken şehir
çığ üşür, yaprak ağlar, su yürür
sonsuz kalır sürgünlerin haritasında
isimsiz sokaklara yaslanırız sonra
sonra, yarası ayaz yaşlı bir efkar
alır başımızdan götürür
kurşun rengi sancılarımızı
kesilmeyi bekler yalnızlığımız sahdamarımızda
bakışın, isimsiz bir uçurumdu
düşerdim, saklardım seni pişmanlığıma
küf ve katrandı eylül´ün yaşlı gökyüzü
ayaklarımda yağmalanmış bir kervan ölüsü
o yaralı sözcüklerle yürürdüm uykusuz tanımlara
acılar sayıklayan umutlar hatırına
ah! o dingin kumların sildiği isyan gölgeleri...
şimdi hangi zakkumun üryan gurbetisiniz
Latif Köybaş
5.0
100% (5)