6
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2091
Okunma

/ Sahne, aşkla ölenlerindir…
etsiz, kemiksiz, zaman buğusuna gömülenlerindir /
Karanlığa düş/tüm aşkınla…
Gizli ruhların taştığı sır bedenlerden
Susturulmuş bakışlar tutulur nefeslerde…
Ve kanı kuru, canı tok eski gün bedenleri yetişir
Düş perdelerine.
Bin umutla soyunur karanlık
Ay, teslim alır gecenin tutulurunu
…
usulca derki yüreğin;
… yaşamak size varacak yolsa
aşkla düşmeliyim yollara …
Sarhoşluğun geçer…
Güne aç tenlerden çoğalan
İzlerle tutuşup, telaşa kapılırsın…
Kaldığın yalnızlığa inanamazsın!..
Ve o ben değilsem
Seni uyandıran düşlerinden sana gülümseyen
Kanı kuru, canı tok topraklar parçası
Tutar kısmetsiz elinden…
Kabus bitmez
Başa döneriz
Yeniden.
Düş/tüm aşkınla tene hadi…
Daha beklenesi ne kaldı?..
Anla bunu… Anla!!
Dört yanımız
Et ve kemik..!
/İki ayrı taş kesilir “biz” diyemediğin./
Gecikmiş anlar yakalarsın yıllar öncesinden
Dönüp çağırmak isteğin kavurur yüreğini
Ve durup, durup söylemek
Gördüğüne sevindiğini.
…
Gördüğüne sevinmek mi.!?
AsabiŞirin
28/04/’08
Onlar, uzun veya kısa, ara verdiklerinde yaşamaya
Zamanın acımasızlığını beslerler… Ve
Zaman, kendisiyle birlikte yürüyene
Sürprizler hazırlarken
Geride kalana
Kaybedilmiş
Şansları
Kusar.