0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1347
Okunma
bişiyler öğrendiğimi düşündüğümde yazdığım ve müzeyyen senarı çok fazla dinlediğim zamanlar ortaya çıkmış bişiy. sade anlatım içinde bir çok ölü yaralı ve yıpranılmış hayatlar bıraktığım şiirdir.
bir müzik çağırır şimdi seni
ben değil
özlemlerin en derini
bir bıçağı göğüslenir gibi
sana dair kokular çalınır kapıları
sona dair bişiyler
kapı zilleri
kapıları açınca
hangisini açsam yatmışlıklarımız örtünmeden
sanki hepimiz uzaklıkta yaşanmadı hiçbir şey
herşey öylece ve öylece uzak
diyebiliyorsam ancak o zaman uzak oluyor benden
ayazlı geceler
ellerim kırık
bu ellerimde kırık bak
bu özlemin özlenene öykünmesi
başıbozukluk başı boşluk değil
nefes alır gibi derinden
soluyorum çiçekleri
ve yoluyorum birer birer
-fallar uğruna getiriyoruz sonlarımızı-
mesela bir çöpçü nereye kadar süpürebilir içindeki pisliği
mesaisi bitene kadar mı
yoksa vardiyasını devrene de kadar mı
bir lamba nereye kadar aydınlatabilir yolunu
yolunu kaybetmiş bir iskemleysen
ve kaç kilo daha binse üstünü kırılır
naif ruhundan
ağlayan bir bebeğe göğsünü tuttu şimdi anne
kasıklarımı ovmaktan kalbim tuzlu
yalnızlıktan evler değiştiriyorum odalar
bilhassa
kadınlar
adamlar sohbet ediyor bu arada
bir çok anahtar değiştiriyorum
bu yüzden ceplerimi kontrol ediyorum
birazda önemliliğim gizlenmesin diye bağırıyorum:
yalnızlıktan!
yalnızlıktan diyorum insan sesini toprağa ulaştırdığında kurtulucak
E birazda estetik kaygım var
o kadar da bağırmıyorum
ismini siz doldurun diyorum
o konuşmaz
diyorum
soranlara
Hüzünlü evler gördüm
Hüzünlü kadınlar bilhassa
bilhassa
Hüzünlü evlerin Hüzünlüodalarına saklanmış kadınlar
kadınlar
parmaklarında sigaralar
ellerinde şişe şişe alkoller
gözlerindeki makyajı sildiriyorlar bir erkeğe
onların sevmelerini isteyerek
kimi zamanda onları severek yapıyorlar bunları
bir keman gıcırtısı gibi ellerini göğüslerinde gezdiriyorlar
-e birazda estetik kaygım var tabi
ama ne anlar bunu zengin
ben taşralı bir çobanım ben bir kadın seversem ceplerim boşalır
alınacak tek hediye kalbimdir
şimdi azıcıkta içmiş olsaydım
ağlayabilirdim kolayca
taşralıların böyle dertleri vardır sizler bilmezsiniz-
çöpleri atamazsın ince parmaklar sürünmüşse onlara
ince parmaklar sürünmüşse her yere kendini bile atamazsın
çöp diye
ellerimde sigaralar
bolca
Domates keserdi önce
öyleki her kırmızılıkta hatırlanır
MESELA O ADAMLAR
DÜŞTEKİNİ ÇIKARAN
ADAMLAR ONLAR ŞİİRLERİNİ
NASIL YAZARLAR
Hüzünlü akşamlar yürüyoruz
Hüzünlü akşamlar görüyoruz
Hüzünlü çiçekler
Hüzünlü şarkılar
Hüzünlü bitkiler
bakıldığında görünmeyen şeylerde
Hüzünlü
bugün bilhassa
bütün atlılar birikmişler birazdan
bir revolveri de patlatır bir jokey karnımda
sesten ürken çocuk
saksılı ayaklarıyla çiçekler diksin sabaha
ki
daha bir yeşil olsun yeşil
daha da kahverengi bir ağaç...
5.0
100% (1)