5
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1808
Okunma

Evim, gri denizin kenarında kurulu;
Dalgıç kuşları, fırtına kuşları ve beyaz martılar
Meltemin içinde, demirden okları zır zır zırıldayan
Fırıldakların arasında, uçuşlarını yarıda bırakıyorlar;
Deniz tarafında, likenler evi örtüyor ;
Kara tarafında, duvar sarmaşığı onu kaplıyor ;
Kapımdan doyumsuz ve süssüz bir fundalık görünüyor;
Ama, pencerem büyük dalgaların üzerine açılıyor.
Bazen kısa bir an, dolmenlerin serpiştirildiği, haç dikili tepelerin
Hâkim olduğu, uçsuz bucaksız misk otlarının ve çalılıkların
Arasındaki bir alana baktığımda, şuraya buraya dağılmış
Meşe koruluğunun kümelendiğini görüyorum.
Bir an sessiz denizin, kayalıklar arasında
Şiddetli gürültüsünü ertelediği hafif sisli günlerde,
Görünmeyen bir köyden bana kadar ulaşan
Çanların zayıf sesini dinliyorum.
Uzun günler ve hemen hemen bütün gece, balkona
Yaslanıyor, oradan denizin çalkalanmasını seyrediyorum,
Hantal bulutların ya da hafif parlaklıkların altında,
Onun durmak bilmeyen dalgalanması sürüp gidiyor.
Rüzgârların, kabaran dalgalara karşı çetin kavgasını,
Dalgaların yükselmesini, eğilmesini ve yeniden ışıldamasını,
Gümüş renginin çözüldüğü soluk yeşil akıntıları,
Ve ateş rengi dalgalarla oynaşan gri dalgaları görüyorum ;
Kesintisiz ve derin bir müzik dinliyorum,
Kumsalda sürünen ve ölen yavaş iç çekişleri,
Yalıyarların çarpınca havaya kaldırdığı öfkeyi,
Ve denizin dünyayı kuşatan sevincini.
Ve bilhassa, ufukta, halatlarıyla göğü çizerek geçen
Yelkenlileri seyrediyorum, yelkenliler siz,
Uzak yolculuklarınızdan mı dönüyorsunuz ?
Başka yıldızların serpildiği göklere doğru mu yol alıyorsunuz ?
Kalbim ufkun can çekiştiği sisin içinde yaşıyor,
Ve, hep ıssız balkona dayanıyorum,
Zira bir gemide giden beklediğim o kişi,
Hiç bir zaman karadan dönmeyecek, biliyorum.
Augusta Angellier
Çev. Sunar Yazıcıoğlu
5.0
100% (8)