11
Yorum
44
Beğeni
0,0
Puan
1429
Okunma
şah damarımdan sızan kanıma yağmurdan elbiseler dikip
her kuşun kanat çırpışını âhlarıma gölge eden
ya da
gece yarılarında sayıklamalarımın koynuna girip sesimle sevişen
sen değil miydin..
adında kaybettim bu şehri
hüzünlerin sessizce kalbime bağdaş oturduğu vakitten beri
sadece
kül tablalarını taşıran izmaritler biriktirmiştim tenimde oysa
tenim ki yüreğimden bağımsız idi
süregelen kaçıncı mevsim bu olmayacağımıza
ki sadece
ellerimin ıslaklığıyla dokundum gözlerine
umrumda olan bir tek onlardı çünkü
şimdi ise gözbebeklerin yeni hayalleri kundaklıyor
kurşuna dizilmiş tebessümlerimi ezip geçerek
ve sen
tespih tanelerinden de sorabilirdin konuşmadıklarımı
imâmesinde
bilmem kaç öfke biriktirdiğim şiirlerimi
parmak aralarımdan süzülen yokluğun var bir de
dağ boylarında unutulmuş ıssız bir mezar gibi içime işleyen
durup durup da sen dediğim anda üzerime örtülen
dilimin doğurgan sancılarının aksine
kan kızılı bulutlar perdeliyor gözlerimi
telafisi olmayan gidişlere kalkıştık ya hep
sıraya girdi sanki evrendeki tüm ağrılar
z’amansız güneş tutulmalarında
yine de kal sen, uzak bir kentin en ücra lambasında
hasretimle koyun koyuna
nasılsa tanırım seni toprağımın kokusundan
....
emel güneysu