0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
926
Okunma

Tam da kışın ortası; hava ise ılıman
Adam ılıman…
Yağmur yağıyordu
Lodos kesmişti kışın sertliğini
İşte böyle Yağmurlu ve lodoslu bir günde;
Adam; çakmağını sigarasını cebine koydu.
Bir omzuna her zaman ki siyah çantasını;
Bir omzuna; fotoğraf makinasını koydu.
Ve adam evinden çıktı;
Tabanlarını taşlara;
Bedenini kaldırımlara;
Ağırlığını dünyaya;
Ruhunu boşluğa koydu.
Yürüdü uzun adımlarla...
Sağına bakındı; merhaba…
Soluna bakındı; merhaba
Ötesi yoktu merhabaların...
Fotoğraf karelerine; merhabalar koydu.
Yürüdü uzun adımlarla;
İçe doğru yürüdü, yürüdü;
Hüzünler koydu...
Yürüdü uzun adımlarla;
Kırmızı köprüden geçti;
Ağlayan kaya, Niobe,
Niobe bu gün daha çok ağlıyordu;
Çünkü; yağmur yağıyordu
Spil etekleri...
Biraz öte de değirmen boğazı;
ve hemen yakınında kır kahvesi.
Yağmur yağıyordu.
Koştu İçeri girdi.
Oturgacını sandalyeye koydu;
Kollarını masaya koydu;
Çakmağını, sigarasını ve kitabını koydu.
Kendisini bir kır kahvesine koydu;
Gözlerini; dağlardan selam getiren köpüklü suya koydu.
Düşüncesini koydu, özgürlüğünü koydu.
Fikrini koydu, felsefesini koydu.
Doğayla baş başa; yalnızlığını koydu.
Sıradanlığını koydu, sıradışılığını koydu.
Sonra garson geldi, gitti, geldi
ve masasına
Cezve, kahve fincanı ve bir bardak su koydu.
Bir bardak su ve bir fincan kahve;
Bu ikilinin tılsımlı yapısını koydu.
Hafifçe çalan müziğin tınısı doldu içine;
Derinden bir iç çekti ve;
Damla damla yudumladı kahvesini.
Sihri serpişti üzerine.
Ve adam yüreğine;
Yaşama sevinci ve huzuru koydu.
Kendini dünyanın tam göbeğine koydu.
Yaradanına şükrünü koydu.
Ekrem SAYGI
18.01.2017 Manisa