8
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1819
Okunma

2008 KUBADER "PEYGAMBERE ADANMIŞ ŞİİRLER YARIŞMASI" DA MANİYONA LAYIK GÖRÜLMÜŞTÜR.
EKMEL-İ NUR
1/
Omuz verip gök kubbede bir buluta,
/asırlar halkasından koşmaya gidiyoruz.
Kapamayın ne olur gözlerinizi bu gece,
/bu gece uzun bir yolculuğa çıkıyoruz.
Sırtımızda emanet bir mazi,
/havf ve reca ortasında müstakbel,
/senelerden nur, aylardan Rebiyülevvel.
Süzülüp Bağdat’ın sisli penceresinden,
/ve Cebrail’den korkmuş, Meryem’in nefesinden
/müjdeler duymaya gidiyoruz.
Haber salın Âdem’in tüm evlatlarına,
/Habil’ler, Kabil’ler dirilip gelsin.
/bırakın bu gece süreyyayı
/bırakın güneşler emzirsin…
2/
Bu gece bir telaş var Kureyş’te,
/Rab’in melekleri gökten kundaklar indiriyor.
Sanırsın ki çöller ortasında bir gül,
/feyz-i nurundan diriliyor.
Gülizarlar yakındır, diye fısıldıyor bir ses,
/bir ses bölüyor karanlığı aniden.
Yanağında bir öpücük,
/bir öpücük ki sesi, kab-ı kavseynden…
3/
Şimdi haber salma vaktidir Nuh’a
/yarıp gelmeli,
/çöllerin o kumdan denizini.
Şimdi haber salmalı ki Yusuf’a,
/yüklensin Kenan’ın tüm gizini…
Çatlayan dudakların hâkimiyken susuzluk,
Ve sahibiyken yüreklerin, korku.
Umudun girdabında esaretin gölgesini görürsün.
Ve darmadağın bir fırtınayken çölde sessizlik
/aniden ve sessizce
/ölürsün…
Ve bezirgan pazarlarında satılırken hürriyet,
Ve ağlarken gökyüzünde bulut.
Bu gece eğmemeli başını yıldızlar.
Dallarında umut filizlenmeli yarınların.
Bu gece haber salın kâinata,
Kucağında Amine’nin ilk ve son gülü
/bu gece öldürmenin vaktidir ölümü…
4/
Bu gece haber salın her yere,
/kainat kitabının hatimesini beklesin herkes.
Bu gece haber salın herkese,
/haşiyesi düşülmez,
/yükselirken çölden bu ses.
Lal olsun diyorum, tüm dilleri zihayatın,
/yüreğinden sağanak sağanak fışkırırken şua,
/o en nurlu dilden düşsün istiyorum,
/o en kutlu dua.
Âminleriniz kalsın
/dilde sukut, yürekte en gür seda ile
Kutsi bir tın kalsın
/kulağınızda o en tatlı seda ile…
5/
Bu gece rüzgârında bir nurun,
/birer, birer devrilirken yüreklerin putları.
Ve sönerken başlarında ateşi tüm kisraların,
Tüller arasında bir adam gördü bu sahra,
/zırhında gül kokusu.
Ra’dlarında gök kubbenin,
Sevdaya çalan ziyasına şahitken tüm zerresi hayatın,
/kaldırıp attı bir kenara o onulmaz küflü kâbusu.
Bu gece gömüp vakitsiz sancıları bir yere,
/güller kuşanmış,
/Ebabil sürüleri beklesek diyorum.
Dilimizde hira’dan kalma ikra,
/omuzlarımızda ak güvercinler…
Libasında aşk, simasında muhabbet,
Gökten bölük, bölük inen melekler görsek diyorum.
Melekler ki meydanında bu asrın bent olurken koşarak.
/Cebrail’in karşısında görsek bir Sultan-ı Levlak!
Başı omzunda o sadık sevdalı, örterken mukaddes bedenini
/bizde bastığı toprakları öpsek bu gece,
Ve görmeyen gözünde Varaka’nın,
/nurunu dinlesek bu gece.
6/
Dar zamanlar, bağdaş kurarken dar beyinlere,
/ve darmadağın edilirken hayatlar,
/sıdkının zirvesinde yiğitler gördü bu topraklar.
Başlarında var olmanın tek sebebiyle,
/izini sürdüler hep,
/çöl kumlarını okşayarak.
/ve binlerce melek binlerce kere alkışlayarak.
Avuçlarında küçük çakıl taşlarının,
/zikrini mi duydu dersin. Buheyra…
Ya da parmaklarından akan ab-ı hayat ile
/ruhunu mu yıkadı dersin. Buheyra…
/kim bilir…
Kim bilir dilinden düşen ilk nur sözün,
/cezbesinde raks etmiş miydi Necaşi?
Ya da yanındayken, senin
/kara derisinde ter ile hiç üşümüş müydü vahşi…?
7/
Ey tüm kutsi canların seyyidi,
/ey bu var olmanın en mukaddes eri.
Ayrılığın gözyaşıyla el ele verip,
/yürekler dolaşıyor.
Mazide en güzide dört yiğit,
/müstakbelde binlerin bekliyor.
Kokunu duymak için gökten inse yıldız-ı garra,
/en aşk tadında parlar mı dersin bu sevda.
Ey tüm güzelliklerin asude tebessümü,
/kaç asırdır bir türlü kovamadık hüznü.
8/
Gel ey!
Sevdalar kuşan da gel,
İbrahim’e uğramadan,
Kabe’ye dokunmadan gel!
Gel ey!
Harşrolan zamanların inşirahı,
Gel ey!
Nurlu düşlerin feyizdar ferahı.
Kokunun her katresinde, yalnızlığın,
/ve ben garip ve mahzun kaldım,
Adına mevlüdleri değil ama
/yüreğimden düşen mısraları yazdım.
Gel ey!
Acısı yüreğimde kavrulan,
Gel ey!
Adı kendi gibi El Emin olan.
Hangi bir zaman sonra visal,
/hangi zamanda vuslatın,
Gel ey!
Bin kere çarmıha gerildi,
/ruhumda haşrolanım.
Gel ey!
Ne olursun Allah aşkına,
Hani en sevdiğin can aşkına,
Bir gece ansızın,
Düşüp bir üveyikin nurlu kanatlarından,
Ve sıyrılıp;
Anı can sayılmış tüm zamanlardan,
Kışlarımıza baharlar sun gel.
Ruhumuza can ol gel.
Gel ey Amine’nin ilk ve son gülü
/gel ey…
/bu gece öldürmenin vaktidir ölümü…
Engin Badem
-acemişair-