Neden ey canımın cananı bu sefillik
İlik kemiğine dayandığı günden beri
Semaya açık iki el bir avuç
Kül olan
zamanın ikileminde o kara zindan
Eyme başını dik tut her elem gelip geçici
Her dert sahibinin sinesinde ihtiyarlar
Agaçlar ve yine kış çırılçıplak
Sararan gün
özlemi içinde bu kifayetsiz
beyazlık
İnceldi bin yerinden ha koptu ha kopacak
Her asrın asra sattığı tere
Şöyle göğsümüzü gere gere usasız tasasız
Bir bahar yaşamadı bu acılardan
doğan
Aşkın varlığı kara gün
dostu bulmak zor
Kaç bahar kaç yaz geçerki daha
Bu husumet içinde biriken kin ve nefret
Sevgisiz
gönüllere ağ atalı
Şafak geç kalıyor sabahları
Kirlenen kibirli yeni bir
dünya Ey hangi dalını tutunacak bu ikircik içinde
Semanın koynunda bu isyan bu avaz
Hangi kederi süpürecek yerinden
Ah bu başını eydiğin memleket
Secdeyi nedimi bilen bir ülfet
Ah
gönül ne saray ister ne köşk
Gün yanığı toprak baharda
yeşil yaprak
Yeter ki kelebekler kuşlar geçsin göğünden
Dinmesin ezân sesi
Dalgalansın al bayrak
Tutsaklık taşına toprağına
Bağına bahçesine gününe
gecesine olsun
Yurdumun iliklerine kadar işledi yalnızlïk
bu yalnızlık bir kader değil...
Anladım ki; bizler
Ne istediğini bilmeyen
çocuklar gibiyiz
Bir tepsi böreğe tav olan
Bir bardak sudan fırtınalar koparan
Koca koca adamlar
Huzurun battığı
güller
Atalarımızın tırnakları ile kazıyıp kurduğu
Laik türkiye cumhuruyetini el birliğiyle
Yıkmalarına çanak tutuyoruz..
Öyle mi?
Söz yetmiyor/icriat gerek..
Söz bitti...
Nurten Ak Aygen
27/07/2017