0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1141
Okunma
Güvere köyüne giderken
Bir rüzgar eser Akdeniz sahillerinden
Sensiz beni alır götürür maviliklerden
Limon kokusu karışır
Buram buram sen kokusuna
Özgürlük özgürlük diye çıkarken yamaçlardan
Hayran hayran bakışların asfalt yolları öper yar diye diye
Bir türkü tutturur radyon Tuna boylarında bir güzel gördüm
Ne dilberler var köyün avare tarlalarında
yol üstünde çalılık
Sonra çam ağaçları
minare gibi ya da gecenin efendisi baykuş gibi
miskin miskin bekler seni
Unutulmuşluğu Hitit güneşinin
Seni canım çamların gölgeliğine sererken
Korkum çıkıvermesin bir beyaz güvercin sürüsü
Tam uzanmışken yanaklarına
Duyulmasın bir çıngıraklı yılan sesi
Sonra kıvrıla kıvrıla giden yolda
Bir Ermeni mezarlığı
bu gün ne denli iyi niyetliyim
Canım bir bilsen
Belki bir kadın
Ya da bir düşman
Yatıyor bu bilinmeyenin derinliklerinde
Gök kuşağı kadar haz duyuyorum
Görmekten mezartaşlarının unutulmuşluğunu
bu gün ne denli sararmış otlar
Yaz güneşi altında
Gurup vakti olsa da
Güneşe sor
Ne denli sıcak tenim sana
Öyle ya sen benim sevaplımsın
Utanmaya gerek yok
Bir gün ben de öpeceğim seni
benim de tadıma bakacaksın ey kara toprak...
Bende birşeyler var senden kalan
Fazla uğramasamda sana
Öyle haz veriyor ki
Araba kullanırken uyumak yolunda
Gideceğim
Bana gel diyen Gala elmalarına
Bağlarına şeftali ağaçlarına
Yamaçlardaki hilallerine
yalınayak
Bir şiire koşar gibi
Ya da bir kadına varır gibi
aşkla
yürekle
Elimde içi boş
Bir kaç şiir sepeti
İçine elma dolduracağım yeşilinden
Şeftali dolduracağım
Ve dönerken
Son bir kez İshak göktepenin dübek kahvesini içeceğim
minnettarlığımı bırakıp gideceğim
ve sonra
belki de sonrası yok
velhası kelem