11
Yorum
26
Beğeni
0,0
Puan
1080
Okunma

bir çınar yaprağı önünde rüzgârın
yalnız kanepede uçuşan yapraklar
düşlerini yitirmiş bir adam oturuyor
koynunda sevdası yıllardır gizli
eski sararmış gönül defterinin sayfasını
açıp, kendine bile söyleyemiyor
onu ne çok sevdiğini
at kestanesi yapraklı yolda kaldı ayak izleri
ay tepeden kaç kez güldü
aşk sarhoşuyum diye haykırdığı gecelerde
kaç yıldız düştü sevdasına
koynuna aldı savurdu dumanını
isli bir bacaya döndü ciğeri
ellerini sararttı sigaranın dumanı
bir resmi ne çok okşadı sevdi
yırtıp atamadı sevgiyle bakan gözleri
oysa ne çok yaşanmamış yıldı
buruşturulup atıldı çöp sepetine
ne çok düşü yarım kaldı yaşanmadan
götürüp attı hayat süpürenleri, çöpçüler
dönüş yoktu artık geriye sarıyordu yıllar
düpedüz yaşayıp giderken düşe kalka
hiç zorlamadan ev sınırlarını kayıtsız
bir sürü dert bindi çökük omzuna
yaprak dökümü başladı ömürde
derken saç sakal ağardı bir bir
baba, bir dede kuruldu koltuğa
pencereden izledi
uçuşan çınar yapraklarını
yitip gittiler önünden
aşkı gibi
nerde yanlış yapmıştı
kararsız kaldığı günleri anımsadı
ay soğuk bulut arasında gizliydi
yıldızlar öyle uzak
öyle uzaktı sevdiği
açamadı
koynuna kilitlediği düşlerini
düşündü kanepedeki adam
bir çınar yaprağını rüzgâr sürüklüyordu!..
15. 09. 2016 / Nazik Gülünay