9
Yorum
32
Beğeni
5,0
Puan
606
Okunma
Kalmadı dilimizden konuşan
Ne yaren ne bir dost ne bir omuzda dost eli
Canevinden vuruldu hakikâtin zilleti
Korkulu bir düştü esti mağlubuyeti
Kronik bir hastalık mı bu tükekenmişlik sendromu
Bumerang gibi en başa döner en son
Üç nokta koyduğun yerden karaya oturur yörüngen
Silbaştan
Sessizlikte ölüm iki elim cebimde
Aynı telden çalar ateşinde külünde
Derman olmaz artık hiç bir sözünde
Ölü tütünle avunur durur geceler
Bir çığlık olarak doğmuşuz aslına bakarsan
Sus göz uçlarından damlayan sonsuz bir kayboluştan
Çırpınıp duruyoruz kuşlar misali delicesine
Hep uzaklara bakarken dalmışız kayıp denizlerde
Unutup kendimizi göremedik olup bitenleri dizimizin dibinde
Bütün uçarı renkleri toplamak istiyorum
Yoksunluğum yoksulluğumu suskunluğumu bıktım taşlamaktan
Bütün renkleri bir meşe palamuduna bağlamak istiyorum
Portakal çiçekleriyle yeşil yaprakların vadisinde ağlayan halkın
Sonsuzluğunda nöbet tuttu bozkırlarda uzandı yattı kapısında sabah akşam!
Kıran girdi yakınlara mutluluğu uzaklarda aramaktan
İnsanoğlu bu kadar mı uzak düşer ki kendisinden
Uzun sürdü bu nadasa bırakılan toprak
Tereddüt mesailerinde kaybolan yıllardan düşüyor
Kırılmışlığı artık acıtmayan kelimeler
Yeşil suya bırak aksın gitsin kirpik uçlarından akarsular
Boşa çektiğimiz yürek zaman bu sığ sularda
İrili ufaklı özne kırıntıları hayatın anlamının
Yüklemlerinde eriyip gidiyor dönüyor ekrep ile yelkovan
Ve ne zaman görsem solan çiçeklerin güzelliğini
İçimi acıtır çizgiler artar aynalarda
Yüzümü göğe sürüp sıvaslayamam
Bir bütünü ararken insanoğlu tanımlayan tamam olmayan
Karanlığın tuzak gözbebeklerinde parıldayan ay kadar yalnız
Bir sefalettir takdirsiz yaşanan an ansız
Eyvellâhsız düşünülmeden söylenen ne çok kırıp döken söz
Bir kelebeğin kanadında can çekişen kör renkler
Ölümüne çırpınır sabahlar söner yıldızlar
Bir girdap gibidir çıkmaz sokaklar
Nurten Ak Aygen
15.08.2016
5.0
100% (21)