2
Yorum
12
Beğeni
0,0
Puan
1211
Okunma
zor bir gecenin ardından bu sancıyı kendimce az bi teselli etmeliydim.
"Türkiye Cumhuriyet Millet ve istiklal ölüme kadar el ele gider"
bu gün sana bir yaşamak çığlığyla ses veriyorum
reddettiğin gerçeğin varlığına yeminlerimi sürüp
ayak izlerim de gömdüğüm vicdanını emzirip göz pınarlarımda
ölmüş babamın mezarı hakkı için
kalbimin sayımla atanmış son köşe başlarında
mayınlar arası bir şarkıya tutunup
gözlerimin arka penceresine uçurtmalar salıp
itilmiş gökyüzünden kovulan çocuk seslerine sarılıp
toprağına tüküren bir idam mahkumunun gözlerinde
çekiyorum ipimi
yaşa ey özgürlük
ilk okul öğretmenimin bakışını düşünüyorum
uçları kıvrılan resim defterimde kalan üstü açık hayallerimi
kir pas içre saçıma taktığım kırmızı kurdaleli ilk şiirimi
sevgilim
düşlediğimiz bir dünya vardı
gök-kuşağına benzerdi yüzü
biz kan kokusunu sadece bayrağa yapıştırırdık
aşkı güllere yakıştırırdık
ve annemin ten kokusuna bulanmış kurşun kalem kokusundaki o huzuru
bir yastıkta kocamak için yaşardık
ah çocukluğumuzdaki bu uzaklık
ve büyük meleğin göğsüme astığı o yüce geçmişi
dedemin öğrettiği ip baskılı kalbi hatırlıyorum
yaşadığımız koca bir tarihin resmini
işte böyle hepsini kalbimde toplayıp
tövbe defterimin en orta sayfasına uzatıyorum kendimi
ve ellerimi göğsümde buluşturup
gök yüzündeki yıldızlarda en mutlu ülkeleri tarayıp
en çıplak nehirlere olan o koca özlemimi
işte böyle kanaya kanaya büyüyerek öğrendim
var ol hürriyetim
ben bu gün bir darbe gördüm
olmayasıca bir kış soğuğu gibi kavruldu içim
kanıma dokunur gözlerimi kapayıp bu gerçeğe öl demek
sınır kapılarında asılan ithal kinleri tanımıyorum
bayrağına küfreden yıldızsız yeryüzü çocuklarını da öyle
ben bu gün bir ülke gördüm
çehresinde sren telaşı
pencerelerden beyaz kuşların rengi
sokaklar boyu uzanmış minare sesleri
ve elinde son kefeniyle kurban o kişi
yaşasın her kişi
minsiccille iman ettim bu gün
ve kışlasına top yağdıran öç mavisi o başları
gün sahibine havale edip
işte tam şuramdaki ocak başında toprak daşım
ayaklarımı şuradan ikiye kırıp
istiklal marşını secdegahıma bırakıp
damarlarımdaki bu memleketin acılarıyla sotelenip
sesini kaybeden tüm dünyaya da ki ağlayış küllerine ikram ediyorum kalbimi
bu hazin sahnedeki kirli (x)leri
kaldırımları inleten kısa-kürek asaletindeki başkaldırıya bindirip
yüzümün coğrafyasında biriken protesto saatlerine katıp sesimi
kendimle rüzgara bırakıyorum bizi
ve sevgilim
o dün bizi gökyüzünden alıp
toprağın üzerindeki bu çorak gemilere hapseden
kimliksiz bu hain düzen
kalp başında bilenen kırklık seslerinde doğrayıp içimizi
bir devenin sırtındaki adalet gibi
boğazımızdan geçen ayetlerdeki meallerden ayırıp
yaban bir kürsünün ağzındaki fahiş maddelere hapsetti
dostum
toprağa baktın mı
gerçeğin içinden sökülen aynadaki gölge
budanıp bir annenin göğsündeki cennetten
ol ağıt sahnesini şehit mezarına devretti
ben mi kazandım
yoksa sen mi
ezber sahasında rol çalan ciddiyetsiz dini
anasının dilinde hak yar olan yığınla evladı
gayrı meşru beyinlere kim kurban etti
hamdolsun cennetin sahibi
seslendirmesi yok şeytanın kalbindeki gerçeğin
ben inandığım kutsalın sessizliğinden dahi ürperirim
bütün delilerin yemeklerini ağzına götürdüğünü düşündükçe
aklımın bana çizdiği yoldan şüphe ederim
mahşeri reddedecek bir kudrete sahip değilim
bilmiyorum kıyametin hayvanlara nasıl bir eşitlik hazırladığını
Allah’ın kalbimi günde kaç defa yokladığına hesabım yetmiyor
idama hazır değilim
gök yüzümün borcunu nasıl ödemem gerektiğini öğrenemedim
devlet dairelerine bağlı değil ölümden sonra gelen gerçeğin hükmü
hiç gördün mü
hiç bir mezar el kaldırmıyor adaleti müdafaa için
karaca ahmette en lüks cenaze taşından
İstanbul"da ki martılara yok bir şiir yazan
öyleyse şairlik ölümü içmekten geçer
ötesi yalan
ötesi talan
ötesi körelmiş çürük vicdan
my